herhalde, tarihi literatürde en sık bilinen eksik yargılardan birisi de, haçlı seferlerinin misyonunun islamiyet ve islam tabanlı ülkelerin ellerindeki toprakları almak amaçlı olduğudur.
müslümanların elinde bulunan kudüs ve yafa hattını almayı istemek reaksiyonun çekirdeğini oluştursa da, esas neden; katoliklerin heretik saydığı bazı sapkın hıristiyan tarikatların belini bükmek ve elbette ki, doğu kilisesinin nüfusunu kırmak.
bilhassa, islam hayranı bir haçlı kral tarafından, selahattin'i takiben monark olan ismini anımsayamadığım bir kral tarafından yapılan lütuf üzerine kudüs geri alındıktan sonra, bir bakıma seferler misyonunu tamamlamıştı.
ama bunla yetinilmedi. zira, islamdan başka hedefler de vardı. barbarossa'nın karadan gelmek istediği kudüs yolu üzerinde bulunan doğu kilisesine bağlı bizansa saldırdığı, bizansın da karşılık vermesi üzerine çanakkaleyi çetelerin yardımıyla geçtiği bilinir.
bir ara, seferleri takiben bizans topraklarında bir latin imparatorluğu kurulup, latinlerin idareyi ele aldığını, bizansın içerisine pontus rum devletini de kapsayacak şekilde 4 despotluk ve imparatroluğa bölündüğünü biliyoruz. ha sonra yeniden birleştiler lakin, amaç salt islama yönelik olsa, bunlar yaşanmazdı.
başından beri batı ve doğu kiliseleri her ne kadar teolojik bir nedenden ötürü kapışsalar da, siyasi nedenliydi sürtüşmeleri aslında. çiftbaşlılıktı bu. hala sürer bu; katolik ve ortodoks kiliselerinin birlesme sureci, çifte kılıçlar kuramı
üstelik, kudüste bulunan mezhebe aykırı tarikatlar kutsal emanetleri ellerinde bulundurduklarından (anlaşma sandığı, gerçek haç) onlara da tokat indirilmek istenmiştir. ha bundan tapınakçılar galip çıkmışlardır, bu ayrı tabii.
