Yavuz Sultan Selim Dönemi için ilk elden kaynaklar; arşiv belgeleri ve Selimnâmeler'dir.
Osmanlı tarihçileri, genel anlamda Osmanlı Tarihi'ni yazmaya devam ettikleri gibi, sadece Yavuz Sultan Selim dönemini kapsayan ve "Selimnâme" denilen eserler de yazmışlardır. Bu eserlerden bir kısmı Yavuz dönemi'nin tamamına, bir kısmı ise bu dönemin belli bir bölümüne ait olayları içerir.
Selimnâmeler, çağdaş olayları içerdiği için verdikleri bilgiler daha doğru ve daha tutarlıdır. Ancak hepsi için aynı şeyi söylemek de mümkün değildir. Mesela, Arifî'nin Farsça manzum eserinde ayrıntılı bir bilgi bulunmaz.
Selimnâmeler ile ilgili olarak gerek Türkiye'de ve gerekse Türkiye dışında yapılmış çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Bunların içinde en derli-toplu çalışma Agâh Sırrı Levend'in "Gazavâtnâmeler" ve Mihaloğlu Ali Bey'in "Gazavâtnâme" sidir.
"Tevârih-i Al-i Osman" gibi genel nitelikteki bazı belgelerin el yazması kopyaları hazırlanırken, her bölüm ayrı bir cilt içinde toplanmış ve bunlardan ı. Selim dönemini kapsayan kısmı kimi kütüphane kayıtlarında ve araştırmalarda Selimnâme sanılmıştır ki bunlardan biri de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yazma Kütüphanesi'nde "Dâsitân-ı Hazreti Sultan Selim" şeklinde kaydedilen eserdir. Bu yazma, ilk bakışta Selimnâme gibi görünmekte ise de incelendiğinde Hoca Saadettin Efendi'nin "Tacü't-tevârih" adlı eserinin el yazması bir nüshası olduğu anlaşılmaktadır.
Gerek Selimnâme gerekse başka adlar altında Yavuz Sultan Selim dönemi olaylarını anlatan çağdaş yazma eserler çoktur. Ayrıca, 'ibn-i iyas' gibi yabancı çağdaş yazarların eserlerinde de aynı döneme ait önemli bilgiler bulunmaktadır.
akademisyenlerin ya da tarih bilimine gönül vermiş kimi araştırmacıların dışında yukarıda sayılan belgeleri incelemek ve haklarında doğru yorumlamalar yapmak; yazım dillerini çok iyi bilmenin yanında tarihsel olaylar hakkında bağlantılar kurma becerisi gerektirir ki bu, her yiğidin harcı olan bir iş değildir. işte! bu nedenle bizler, bu ağır ve sorumluluk gerektiren işleri uzmanlarına bırakır ve onların konu ile ilgili hazırladığı bilimsel kitapları, ders notlarını, teknik metin ve makaleleri okuyarak, birbirlerine göre mukayese ederek belli bir kanıya varmaya çalışırız.
Yavuz Sultan Selim'in padişahlığı sırasında geçen olayların önemi ve kendisinin otuz altı Osmanlı padişahı içindeki gerçekten seçkin yeri göz önüne alındığında, konuyla ilgili araştırmaların yetersiz olduğu söylenebilir. Gerçi, daha Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren ı. Selim'le ilgili kitaplar yazılmıştır ama bunların büyük bölümü bugünkü anlamda metodik ve bilimsel araştırmalar değildir. buna mukabil, başarılı çalışmalar sonucu yazılmış eserler de vardır ki bunlar arasında dr. Selahattin osman Tansel'in ve prof.dr. Ahmet Uğur'un "Yavuz Sultan Selim" adlı kitapları ilk sıralarda sayılabilir.
konu ile ilgili akademik değerdeki diğer çalışmalara gelince, 3 temel eser ön plana çıkar ki bunlardan birincisi AÜDTCF öğretim üyesi prof.dr.yavuz ercan'a ait ve aynı üniversite basımı olan "yavuz sultan selim dönemi" adlı ders kitabıdır.
ikinci eser; selçuk üniversitesi öğretim üyesi prof.dr. mehmet ipçioğlu tarafından hazırlanıp 2003 yılında 'nobel yayınları'nca ankara'da basılan "kanuni sultan süleyman'ın nahçıvan seferi" adlı kitabının, yavuz sultan selim dönemi ve safeviler ile ilişkilerini geniş bir perspektifte ele alan ı.bölümüdür.
3. temel eser olarak da yitik hazine yayınlarınca 2011 yılında basıma giren prof. dr. feridun emecan'ın "yavuz sultan selim" adlı kitabı gösterilebilir ki bu eser, binali yıldırım'ın birden bire heyecana kapılıp "alevi katliamı efsanedir!" şeklinde boyundan büyük tarihi tespitlerde bulunmasına sebebiyet vermiş kitap olarak daha bir ün kazanmıştır.
- hemen 3. kitap ile başlayalım!
feridun hoca'nın konu ile ilgili ifadesi aynen şudur;
"Alevi katliamı iddiasından bahseden ilk kaynak idris-i Bitlisi'nin "Selimşahnâme" adlı kitabıdır. Bitlisi'nin Yavuz Sultan Selim dönemiyle ilgili bilgileri topladığını ancak yazdıklarını temize çekme ve düzenleme imkânı bulamadan öldüğünü biliyoruz. Oğlu, Ebulfazl Mehmed Çelebi, babasının notlarına kendi edindiği bilgilerle de eklemeler yaparak Selimşahnâme'yi tamamlamıştır.
işte! bu eserde, Çaldıran Seferi öncesinde ı. Selim'in 'Kızılbaş taifesinin kökünü kazımak için' memleketteki idarecilere bir emir yolladığına dair iddia yer alır. O yazara göre bu emre dayanarak 'katliam' yapılmıştır. Bu bilgi daha sonraki tarihçiler tarafından okunmuş ve Osmanlı tarihçileri bu bilgileri esas alarak bir yanlışın daha da yayılmasına yol açmışlardır. Ancak, Bitlisi'nin iddia ettiği teftişe dair herhangi bir arşiv belgesi veya o dönemde yazılmış bir kaynak yoktur. Geç tarihli kaynaklarda bu bilgilerin abartılarak nakledilmesinde Safevi ve Osmanlı arasındaki siyasi-dinî çekişme yatar."
şimdi siz çıkın! bu metne dayanarak "alevi katliamı efsanedir!" deyin. bir kitabın üzerine mal bulmuş magrebi gibi atlamak, bununla da yetinmeyip "bu olay artık çözülmüştür" , "emecan hoca, yavuz sultan selim adlı kitabında katliam rivayetlerine son noktayı koydu", "tarihin karanlık bir perdesi artık aralandı" gibi biraz da kitabın lansmanını yapar nitelikte ticari sözlerle ortaya çıkmak olacak iş midir!
kaldı ki, feridun hoca bu eserinde, tarihçilerden görmeye pek de alışık olmadığımız bir üslupla fakat günümüzdeki ayrı-gayrılıkları da yok etmeye yönelik bir katkı sağlanması adına, değerlendirmelerinde 'pozitif inisiyatifler' kullanmış ve oldukça sivri yorumlar hatta tespitler yapmıştır. örneğin; iddia olunan 40 bin alevi'nin katli bahsinin 'selimnâme literatürü'nde de geçtiğini fakat yalnız bir kaynakça bahis edildiğinden güvenilemeyeceğini bildirmiştir. idris-i bitlisi hakkındaki düşünceleri ise yukarıdaki kendi metninde mevcuttur. safevi tarihçi iskender bey'in "yavuz'un ordusu ile çaldıran'a yürürken ardını sağlama alma babında kıyımlar yaptığı" yönündeki açık kayıtlara ise idris-i bitlisi'den alınma oldukları gerekçesi ile hiç itibar etmemiştir.
bu konuda ilk kaynak eser olarak gösterdiğimiz yavuz hoca'nın kitabında detaylara girmeden fakat şu önemli ifadeye yer verilmiştir,
" Yavuz Sultan Selim, sefere çıkmadan önce, Anadolu'daki Şah ismail taraftarlarını tespit ettirdi. Kaynakların verdiği 40 bin sayısı biraz abartılmış görünmektedir. O zamanki dünyanın ve Osmanlı Devleti'nin nüfusu göz önüne alındığında, bu sayıyı doğru kabul etmek zorlaşmaktadır. Kesin sayı ne olursa olsun, Yavuz Doğu'ya giderken, ordunun arkasını güvence altına almak için gerekeni yapmıştır."
bunların yanı sıra, kültür ile tarihin birbirlerinden bağımsız düşünülüp yorumlanmaları da mümkün değildir. pir sultan abdal gibi aklı, kalemi ve yüreği aynı kuvvetteki alevi bir ozan'ın "kalkın dostlar şah'a gidelim!" demesinin ardındaki nedenleri de detayları ile araştırmak gerekmez mi?
konuyla ilgilenenlerin, bu uzun yazımda bahsi geçen ve aşağıda yeniden sıralayacağım şu 5 temel eseri temin edip okumalarını salık veririm.
- Prof. dr. yavuz ercan / yavuz sultan selim dönemi / aüdtcf yayınları.
- prof. dr. mehmet ipçioğlu / kanuni sultan süleyman'ın nahçıvan seferi (1.Bölüm yavuz sultan selim safevi ilişkileri) / nobel yayınları / ankara-2003.
- prof. dr. feridun emecan / yavuz sultan selim / yitik hazine yayınları / 2011.
- prof. dr. ahmet uğur / yavuz sultan selim / erciyes üniversitesi yayınları-1992.
- dr. selahattin tansel / yavuz sultan selim / milli eğitim basımevi-1969.