çünkü prensesler kraliçe olmak istediklerinde taşlara yatarlar
çünkü göğüslerinde kirli yıldızlar, geçmişlerinde çatlamış damarlar
ve her yerde daha önce seviştikleri adamlar, bonzai ektikleri çadırlar
dokunmayı sevdikleri uçan kadınlar, perdeleri açılmayan odalar
ağızlarını çalkaladıkları dualar ve onlara aşık aptal, temiz çocuklar
vardır var olacaktır var olmalıdır çünkü prensesler daima
ölü atların nallarına sarılıp uykusuz takılırlar
bu aslında bir prensesin ayaklanmasıdır
ayaklanmalar prenseslerle yalnız kalırlar!
çünkü prensesler öpüşürken ağızlarını çok açmazlar, dillerini kullanmazlar
çünkü prensesler kafaları iyi değilse hiçbir cinayete ortak olmazlar
çünkü prensesler prenslerin traşlı yüzlerinden, taranmış saçlarından utanırlar
çünkü prensesler uluyan bir köpek gibi sabahla konuşurlar
çünkü prensesler sarayın bahçesinde adet günlerinde dahi çıplak dolaşırlar
çünkü prensesler biterler ve başlarlar biterler ve başlarlar biterler ve başlarlar
çünkü prenseslerin derininde bütün erkeklerin yüzünü andırır intihar
sonra kendine gelirsin, gövden ve şehir az ötede bekler, bıçaklar bilenmiş
ters bir nehir akmaktadır kadıköyde; göğü kusan, yamuk uyumuş evlerde
kedilerin yeni günü; saat bilmem kaç, boğazda akıntı, kuşkusuz yarın
iyiyiz iyisin iyi ve dahası; yoğurtçu kadıköy istanbul
her prenses ne de olsa temiz bir damardır
bir acı kaç kere deşilir, bir anı kaç kere tekmeler çok sevdiğimiz birini
insan annesini kaç kere görür rüyasında, altında babasının;
kaç kere dağılır kurşunun girdiği yer, dağılan her yer dağılan her yer
kaç kere dağılır hayata katılmak için akan ter
bir sınıfın korkusuyla kaç kere dirilir devletin kalbindeki yer
ve evet prensesler; prensesler bizi kaç kere terk eder
ve evet bizi nerde bulurlar nerde bulurlar bizi
tenimizde eski bir sokağı ilk defa keşfedenler
ve evet
ve evet
prensesler