aşk acısı çeken kız

entry96 galeri
    55.
  1. bana bir türlü samimi gelemeyen kız. bu mesele; görüntüsü çok güzel olan bir şeyi yemeye benziyor, inanın. güzel görünüyor diye, o şeyin tadı da güzel olacak değil.

    çok yakın bir kız arkadaşım var, sevgilisinden henüz ayrıldı. çocukluğundan beridir tanıyorum onu. yıllar önce babasını akciğer kanserinden kaybetmişti. rahmetli dedem bakmıştı ailesine, birlikte büyüdük sayılır. kardeşi filan yok, beni kardeşi olarak bilir. ben de onu.

    aradı, ağlıyordu. şerefsiz diyordu, eski sevgilisiyle hala konuşuyormuş. neredesin diye sordum. gidip aldım bulunduğu yerden. bir cafeye götürdüm. çevrede bulunanlardan rahatsız olmasın diye kalabalığa bakan tarafa ben geçtim. kimsenin bizi umursadığı yoktu. kalabalıktayken bukalemun gibi oluyordu insanoğlu. ama zehra'ya göre öyle değildi; ona göre, herkes onu izliyordu. bu çoçuk başka demişti zamanında. tanıştıracağım seni, gör bak, not vereceksin deyip gülmüştü. iyi ki; düşük vermiştim notunu. şimdi bana da kusur bulurdu. zehra bir şeyler anlatıyordu ama, ona üzülesim gelmiyordu bir türlü. babasına bu kadar ağlamış mıydı acaba? yoksa ağlamak önemli değil miydi? bir gösteri miydi bu ağlamak? o ağlıyor, ben makyajına bakıyordum. ne kadar çok makyaj yapmıştı böyle. kadınlar makyaj yapınca daha mı fazla ağlıyorlardı? makyaj denen şey bu işe yarıyordu işte. ağlayana kadar kusurlarını örtüyordu bu meret. ağladıktan sonra da bunun ücretini pahalıya kesiyordu. zehra yarım saattir ağlıyordu, yarım saattir aynı mendili, gözünün altında bir tampon gibi tutuyordu. "mekana alıştı sanırım". neden sonra susup, ağlamayı da kesti. insan aynı anda iki şeye kızsa bile, kızgınlığı artmıyordu. bir sınırı vardı hep. şehir züppesine duyduğu kızgınlığı biraz daha azaltıp, bana duyduğu kızgınlığı biraz daha artırdı. etrafına gözledi. neden bir şey demiyorsun diye sordu. seni dinliyordum dedim. makyaj yeterince çirkinleştirmişti zehra'yı. üç gün önce ne kadar da güzeldi. acaba aynaya baksa ağlamaya yine devam eder miydi? elimi cebime soktum, bir mendil çıkarıp ona uzattım. yüzünü hassas dokunuşlarla sildi. arkasına baktı kimse yoktu. annemi arayıp zehra'yı getiyorum dedim. kadın sevindi. "ah küçük şeylerle mutlu olmasını bilen bir kadın! çağımızın en büyük icatı olurdu."

    insan yeteri derecede tekrarla başarıya ulaşabiliyordu. acaba eski dediklerimi tekrarlamalı mıydım o masada? zehra'ya sormuştum, neden çıkıyorsun ki bu şehir züppesiyle diye. kıskanma demişti bana, görmüyor musun çocuktaki yakışıklılığı? görüyordum elbet. fazlasını da görüyordum. salt çok yakışıklı diye çıktığı erkekten ne umuyordu bu kadın allah aşkına? neden iyi şeyler bekliyordu ki? söylediklerimi kıskançlık olarak algılamıştı. sonra da karşıma geçip neden susuyorsun diyordu. neden susuyorum biliyor musun, gerçeklerle seni daha da acıtmamak için, seni bu şehir züppelerinin elinden kurtaracak o büyülü kelimeleri bilemediğim için.
    13 ...