islam geldikten sonra, müslümanlar matematikte ve müspet ilimlerde aşırı derecede ileri gitmişlerdir. henüz avrupa öklit geometrisi ile uğraşıyorken, hipotenüsün komşu kenarına dik indirmekle meşgul iken; islam dünyasında küresel trigonometri bulunmuş, müslümanlar dünyanın çapını doğruya oldukça yakın bir şekilde ölçmüşlerdi. zührevî, razî ve ibn sina gibi doktorlar; avrupa'yı kasıp kavurmakta, tıp ilmini baştan yazmaktaydılar. takiüyyüddin, dünyanın ilk astronomlarından olmuş, 23 derece 27 dakikalık eksen eğiklini, 23 derece 27 dakika 80 saniye olarak, gerçeğe çok ama çok yakın bir şekilde hesaplamıştı. harezmî, eserinde cebirle alakalı ''bir işlem sonucunda geriye yalnızca hiçlik kalıyorsa, biz bu hiçliği bir yuvarlak çizerek belirtiriz'' diyerek, matematiğe ''0'' sayısını kazandıran islam alimi oluyordu. aynı zamanda harezmî, avrupa'nın adını dahi işitmediği ''cebir'' kelimesini de, matematik deryasına eklemekte mahzur görmüyordu. imam gazalî eserlerinde saf aklı, yani ratio'yu yerden yere vurarak, kendisinden 800 sene sonra gelecek olan henri bergson'a ilham kaynağı oluyordu. fatih'in hocası akşemsettin, ilk mikroskobik ölçümü yaparak, tıbba tek hücreli canlıların tanımını kazandırıyordu. abbasî halifesi, aristo'nun eserlerine hayranlık duyarak arapçaya tercüme ettirerek, islam tarihinde ''akılcılık'' hareketinin başlamasına vesile oluyor, bağdat ilim insanı akınına uğruyordu. ibni haldun, kimsenin ilim sınıfına koymadığı tarih gibi sosyal bilimleri, tarihte ilk defa, ''ilim'' şeklinde tasnif ederek, lügatlerimize ''sosyal bilimler'' lafzını kazandırıyordu. islam astrologlarından battanî, geometrideki trigonometrinin temellerini daha 9. yüzyılda atıyor; tanjant, kosünis, sinüs, kotanjant gibi terimleri tanımlıyordu. ayrıca tarihte ilk trigonometrik denklem çözen matematikçi olma ünvanını da gururla taşıyordu.
el- birunî, daha gazneliler döneminde ''dünyanın kendi ekseni etrafında da döndüğünü'' konu ediyor, bu savı destekliyordu. farabî, henüz 10. yüzyılda; din, dil, ahlak ve siyaset felsefesini toptan yaparak, mantıkta rakipsiz olduğunu dünyaya gösteriyordu. imam-ı azam ebu hanife, müspet ilimlerden çok dinî nakiller ve nasslarla hasbihal olmasına karşın, henüz 7-8. yüzyıllarda ''dünya top gibi yuvarlaktır, onun düz olduğunu düşünmek ahmaklıktır, kur'an bunu kanıtlar'' diyor, dönemin ham softa yobaz tefsircilerine ayarı veriyordu. ibn rüşd; felsefeyle birlikte, matematik, tıp ve fıkıh ilimleriyle alakalı araştırmalar yapıyordu. büyük islam filozoflarından el-kindî, müspet ilimleri dini ilimlere varmada bir araç kabul ediyor, aynı zamanda dinsiz bir talebe olan es-serahsî'Yi yetiştiriyordu. es-serahsî, kafir olmasına rağmen halifenin katipliğini yapıyor, musiki ile meşgul oluyor, aynı zamanda halifeyle dini konuları münakaşa ediyordu. şii alimlerden nasreddin tusî, trigonometriyi matematik içerisinde ayrı bir dal olarak değerlendiren ilk alim olmakla haklı olarak iftihar ediyordu. ibn kesir, islam tarihini itina ile, günümüzdeki tarih ilkelerine uygun olarak ele alıp yazıyordu. erzurumlu ibrahim hakkı, şuan ülkenin dört tarafından gelen fizikçi profesörlerin oluşturduğu heyet tarafından dahi, tam anlamıyla restore edilemeyen bir esere imza atıyor, hocasının türbesini ışıkla şereflendiriyordu. cabir bin hayyan, ''kitab'ül el-heyevan'' adlı eserinde, hayvanlar alemini sınıflandırmaya sokuyor, avrupa kadınların ruhunun olup olmadığını tartışırken, islam dünyası hayvanları sınıflandırıyor, evrim konusunu mülahaza ediyordu. (evrim dedikse azmayın, tam olarak öyle değil.)
islam tarihindeki önemli astronomlardan zerkalî, bir trigonometrik cetvel kullanıyor ve bir ziyc hazırlıyordu, aynı zamanda bu ziyc, kendisinden sonra onlarca taklidini görecek, tüm ziycler bu ziycin esasına göre tatbik edilecekti. zerkalî aynı zamanda gözlemlerinde dünya ile güneş arasındaki uzaklığı hesaplıyor, yüzlerce gözlem yapıyor ve tüm bunları ''allah aşkına yaptığını'' haykırıyordu. ferganî, güneşin de kendi kendisine hareketli olduğunu keşfeden ilk alim oluyor, yaptığı güneşin çapı hesaplaması, kopernik'e kadar, tüm avrupa'da tartışılmaz doğru olarak kabul ediliyor; dante, ilahi komedyasını yazarken, ferganÎ'DEN iLHAM ALIYORDU. cezerî, sibernetiğin ve elektronik bilgisayar sistemlerin ilk adımlarını mekanik ortamlara kurduğu aletlerle atıyor, ''sibernetiğin babası'' ünvanını layıkı ile taşıyordu. ebu maşer, med-cezir olayını keşfederek, batının aklını hayalini şaşırtıyor, batıda kendisi hakkında takdirane yorumlar yapılıyordu. ibni firnas... yaptığı uçakla, tarihte uçan ilk şahıs oluyor, wright kardeşlerden 1000 sene evvel bu işlemi gerçekleştiriyor ve yer çekimine meydan okuyordu...
sayılamayacak kadar çok olan bunca akıl sahibinin inandığı allah, bir matematik hesabını yapmaktan aciz ve bunlar da bunu bilmiyorlar, öyle mi?
şaşarım şaşarım da ateist aklına şaşarım!
bu girizgahtan sonra, konuyu irdelersek daha makul olur diye düşünüyorum:
elimizde 10 birimlik bir pasta var. 10 da kişi var bu pastayı yiyecek. ben de diyorum ki, herkese eşit oranda pay vereceğim. yani 1'er birim. bu da pastanın 1/10'una tekabül eder.
daha sonra 2 kişi daha çıkageliyor ve 'bu pastada bizim de hakkımız var' diyorlar. islam'da misafir, berekettir; 'buyurun' diyorum, 'şeref verdiniz...'
ne yapacağım? şimdi ateist aklı burada diyor ki:
''efendim, sizin 10 birimlik bir pastanız vardı, herkese 1/10 oranında pay edecektiniz, yani 1 birim verecektiniz. 2 kişi daha geldi, o halde size 2 birim daha pasta lazım, siz bu pastayı pay edemezsiniz.''
yooo, ne alakası var?
yapacağım şey şu: herkesin payından belli bir oranda pay keseceğim. yani herkese daha az pay vererek, öteki kişilere pay çıkartacağım. zaten nisa suresinin devamında, ''bunlar allah'ın sınırlardır'' denmesinin sebebi de budur. ben de sınıra riayet ederek, keseceğim dilimleri. benim sınırım ne peki? herkese eşit oranda dağıtmak! işte bu kadar...
olay bu kadar basit işte.
10 kişilik pastayı; 10 dilime değil, 12 dilime bölmek meselesi.
bu biraz da temel fıkrasına benziyor. hani temel pizzacıya gitmiş, orta boy pizza istemiş, pizzacı ''10 dilime bölüyorum abi'' deyince temel, ''ya sen ne yaptın, 6 dilime böl, 10 dilim çok olur bana'' demiş.
fıkra gibi bir şey bu...
edit: şunu eklemekte fayda var: bu ayetlerdeki 3'te 1, 8'de 1 gibi oranlar; mutlak manada, direkt olarak mirasa uygulanacak demek değildir. bu oranlar, zaten uygulanır. fakat paylar ve paydalarla ilgili hesap yapıldıktan sonra. avliyye ve reddiyye metodlarında oran zaten değişmez.