Nedense çok kahverengi bir renk ile bağlama sesine hicran düğümleyen parmaklar arasında, ellerin arasında, suhulet ve ülfet koynunda; akşama akıp giderken gözlerim, nedense onulmaz bir yarayı iyi eder gibi ellerinle, dünyamın buğulu camına muzip çocuklar gibi beni yıka yazıyordun, hayalime yüreğimi devşirip gözlerinin munis ışığına ıslata ıslata hafızamı, iyiden iyiye tepeden tırnağa ruhumu yıkıyordum. Bir gülmek öyle mi olurmuş, aklım oynuyordu, aklım Allahım bir gülüşe bir salınışın tıynetsiz hevasına kanıp yine zillete düşüyordu? Yıkanmıyorum boğuluyorum Allahım.