tff'nin ciddi anlamda başını ağrıtacak faşizan ve ırkçı uygulama.
bakınız türkiye ve ab arasında bir dizi antlaşmalar var, gerek tüpçü, gerek ondan önceki yönetimler bu antlaşmaların içerikleri hakkında kapsamlı bilgilere sahip olmayabilirler, ancak federasyon bünyesinde çeşitli hukuk birimleri ve hatta federasyona dışarıdan danışmanlık yapan profesyonel organizasyonlar var. bu hususa dikkat çekmemiş, federasyonları uyarmamış olmaları imkansız.
filhakika, türkiye basketbol federasyonunda şu an ab ülkesi vatandaşlarına yönelik herhangi bir statü kısıtlaması yok. yanılmıyorsam voleybolda ve atletizmde de uygulama bu şekilde.
peki ya futbol ve futbolu yönetenlere ne oluyor?
malum herkesin bildiği bosman kararına istinaden, ab üyesi ve ab'nin üyelik şartlarını kabul eden tüm ülkelerde ab pasaportu taşıyan tüm sporcular "yerli" statüsünde oynayabiliyor.
türkiye'nin de taraf olup kabul ettiği ve altında imzası olduğu bu kurallar bütünü gayet net.
hal böyle iken yabancı oyuncu sınırlamasına ab üyesi ülkelerin pasaportunu taşıyan sporcuları da dahil etmek hangi akla ve mantığa uygundur?
türkiye'de çalışan ab üyesi ülkelerin vatandaşı olan sporcuların dava açması halinde almaları muhtemel tazminatın boyutları çok yüksek meblağlar. bunu kim karşılayacak yarın öbür gün?
tüpçü mü? yoksa tüpçüye bir inat uğruna akıl hocalığı yapan şike hükümlüsü aziz yıldırım mı?
türkiye takımlarının avrupa kupalarında mücadele edeceği rakiplere karşı eksik kalışına, kadro yetersizliklerine girmeyeceğim bile.
hal böyleyken, ab uyum yasaları ülkemizde harfiyen kabul edilip uygulanırkenve basketbol, voleybol federasyonları ab vatandaşlarının "yerli statüsünde" oynayabileceğini kabul ediyorken bu inat niye?