mustafa kutlu

entry55 galeri
    37.
  1. uzun hikaye, seyfettini severdik, sır gibi hikayeleryle bana çok şey katmış, ömür boyu ruh dünyamda yer sahibi olmuş, ve olucak insandır.

    --spoiler--
    Seyfettin'i Severdik
    Çünkü birden ortaya çıkardı.
    Herkes ondan yana bakar:

    -Aa, Seyfettin gelmiş, derdi.

    Bazen Amerika'dan, bazen Mançurya'dan gelirdi.Üzerinde Uzunçarşı'dan kaçmış bir parka olurdu.Parkasını Yusuf'a satar, karşılığında gülücükler alırdı.Gülücükler Erenler'in sarımtrak kubbesinden gül yaprakları gibi dökülürdü.
    Hepimiz o alâmet sobanın çevresinde, Seyfettin'in yanına sokulurduk.

    -Ee, derdik Seyfettin, anlat hele...

    Torbasında filmler, haberler, kitaplar, olmayacak arzular, patavatsız laflar, şakalar,fındık fıstık,en çok da Koska mamulü kuşlokumları olurdu.
    incecik parmakları, şeffaf bir yüzü vardı.
    Kalkın sinemaya gidelim, Karababa Tekkesi'ne gidelim derdi.
    Ne kadar adam tanır, ne kadar sokak adı bilirdi.Bir gün Kanlıca sırtlarında, ertesi gün Çukurbostan'da olurdu.Ara sıra fakülteye de uğrardı.Yalnızlıktan korkar, yalnız yaşardı.Cennet bahçesinde oturmuş Nusretiye Camii'nin minareleri üzerinden Marmara'ya, Sarayburnu'na, beyaz gemilere doğru bakmıştık.

    Derin bir melankoli her yanını sarmıştı.
    Havada leylak kokusu, etrafta kimsecikler yok, ileride bir yaşlı adam bilmece çözüyor.
    Şimdi, herhalde bana kalbini açacak diye bekliyordum.Birer sigara içtik, sessizlik derinleşti.

    Gerginliğe dayanamazdı, kırılgan bir ruhu vardı.Pişmanlıklarla dolu kavgaları, geri dönüşü zor küskünlükleri, acımasız kahkahaları.
    Bütün bunlar o değildi.
    Bütün bunlar benliğini törpüleyen hengâmelerdi.
    O mahzun bir tebessüm idi.Bir demet menekşe idi.Yuşa Tepesi'ne doğru tırmanan bir gölge.
    Mecrasını bulamamış, hangi denize döküleceği meçhul bir dere.
    Seyfettin'i severdik...
    Çünkü çizgiden çıkan bir yanı vardı.
    Biraz şairdi, Japon estamplarına, bitpazarı antikalarına tutkundu.
    Naz çeker, gözyaşı siler, dert dinlerdi.
    Kendisi için bir hayat kurmaya, onu başkalarından kıskanmaya, insanlarla arasına bir mesafe koymaya çalışmadı.
    Tabiatıyla dağınık bir manzara arzediyordu.
    Belki de Marmara Kıraathanesi'nin son atlısı idi.
    Onunla birlikte yitip gitti.
    --spoiler--

    ardımdan hoca sır oldu, demişler...
    0 ...