Günlerden bir gün , gece çökünce omzumuza , yorgunluk doğdu aklımıza. Mevlevi derler bir tekkeye ulaşmıştık, soluklandık, erenlerin çorbasına kaşık salladık. Dervişler toplandı , biz yayıldık, seyreyledik...
Önce kara mintanı ile meydancı geldi, biz ona ''devlet''dedik. Ardı sıra dervişler beyaz güvercinler gibi doluştu, onlara ''halkı''dedik. Oturdular, edep üzere bekleştiler. Biz de bekleştik. Gönüllere ferahlık veren ney sesi duyuldu, bendir vuruldu, dervişler meydana doluştu, dönme işine koyuldu, biz de doyumsuza ulaştık.
Öylece dönerlerdi ki hiç biri birine değmeğe. Biz buna ''hukuk''dedik. Halkın halka olmuş hukuku.
Öylece ritimli vuruldu ki sazlar her kul birbirinden geçe. Dervişler dostun değdiği yere ayak değmeğe, hakkını hiçe saymadan dönmede.
Ki birisi birine fazla yaklaşsa, düzenini bozacak olsa, kara mintanı ile meydancı gelir, eteğine yaklaşır, rüzgarıyla onu uyarır.Dervişler anlar, kaçar öbür yana. Halkı anlar ki devlet baba diğerinin hakkını korumakta. Düzeni sağlamakta. Meydanda dönüş bozuk olmaya, ülkemde dirlik bozulmaya.
Demokrasi denilen düzen bunun gibi halkların, kurumların dönüşüdür. Meydancı devlet ola ki düzeni sağlaya. Hukuku tesis ede. Nasıl ki kötü düzende herkes biribirine çarpar ve düşerse. Devlet nasıl ki devletliğini bilmez birisine fazla hak verir, diğerine zulm ederse kargaşa olur, ne acı ki meydancı da dervişler gibi düşer. Seyredene maskara olur, düşmanlara gün doğar. Bizden söylemesi!