32.
-
"Amerikan rüyası sınır tanımayan tüketim temeline dayanır. Bu rüyanın aslı ortayolcu medyanın
ve özellikle ticari reklamların ‐bu sonsuz büyümeye ihtiyaç duyan tüm kuruluşların‐ bizi ikna ettiği
veya beynimizi yıkadığı gibi. Amerikadaki ve dünyadaki bir çok insanın mutlu olabilmeleri için x
sayıda malı mülkü olmak zorunda olması ..ve sonsuz sayıda, daha da çok kazanma olasılığıdır. Bu,
kesinlikle doğru değildir. Peki neden insanlar bu tüketim şeklinin sistemli etkileri ekoloji (çevre)
soykırımına yol açacağını bile bile hala bu şekilde satın almaya devamediyorlar?
Aslında bu sadece klasik bir edimsel koşullanma(gerçek olarak var olan şartlanma). Siz sadece
organizmaya koşullanmaya dair verileri girersiniz ve istenilen davranışlara, amaçlara ya da hedeflere
göre sonuçları‐kazanımları elde edersiniz.
Edimsel koşullanma tüm teknolojik kaynaklara sahiptir ve çocukların zihinlerine nasıl girip
duydukları şeylerle omarkaya nasıl koşullandırdıklarıyla böbürlenirler.
O zaman insanların nasıl bu kadar aptal olduğunu anlarsınız insanlara Aptal olmak" öğretildi. Bu
bir değersistemi bozukluğudur. insan beyninin kolayca yoğrulabilir bir hamur olduğuna dair bir kanıt
arıyorsanız insan düşüncelerinin ne kadar biçimlendirilebilir olduğuna dair bir kanıt şartlanmış ve
yönlendirilmiş insanın çevresel uyarıcıların ve onu destekleyen şeylerin etkisiyle ne kadar kolay
şekillendiğine dair bir kanıt işte reklâmdünyası bunun kanıtıdır!
Ucuz iş gücünü sömüren denizaşırı bir ülkede en fazla 10 dolara mal edilmiş bir çantayı 4000
dolara aldım demek için gün boyu alışverişte boş boş dolanan tüketici olarak bilinen programlanmış
robotlar olarak bakıldığında bu beyin yıkama düzeyine korkuyla birlikte hatırı sayılır bir saygı
duymanız gerekir. Marka statüsü, bir kültürmüşçesine insanlara sunuluyor. (Filan markadan
giyinmek bir değer haline gelmesi)
Ya da toplumdaki güven ve birliği artıran eski sosyal gelenekler günümüzde açgözlü maddeci
değerlerce çarpıtılıp çalınmış ve bugün yılda birkaç kez alıp birbirimize verdiğimiz saçma sapan
şeylere dönüşmüş. Bugün büyük bir çoğunluğun alışverişe ve tüketime karşı neden üzerlerinde bu
denli bir baskı hissettiğini merak ediyorsanız; bunun sebebi açıkça, çocukluklarından beri maddi
beklentilerinin arkadaş ve aile çevresindeki statülerinin bir işareti olarak görülmesine
şartlandırılmalarıdır.Gerçek şu ki;
bir toplumun temeli onun işleyişini destekleyen değerlerdir. Toplumumuz, mevcut durumunda
değerlerimiz sadece pazar sisteminin devamı için gereken bariz tüketimi desteklerse işleyişini
sürdürebilir. 75 sene önce Amerika ve gelişmiş ülkelerdeki kişi başına yapılan tüketim bugünkü
miktarın yarısı kadardı. Bugünün yeni tüketici kültürü gerçek tüketim ihtiyacına göre gittikçe artan
bir seviyede üretilmiş ve empoze edilmiştir. işte bu yüzdendir ki günümüzde çoğu şirket, reklam
harcamalarına üretim maliyetlerinden daha çok para harcamaktadırlar. Olmayan ihtiyaçlara
yönelik suni bir eksiklik duygusu yaratmak için özenle çalışırlar ve görünüşe göre bunda başarılılar.."