bir insan kadın veya erkek her zaman tam olarak düşüncelerini anlayamadığı kişilerin düşüncelerini merak eder. tam olarak takdir edilmediği ama sevdiği yerde kalmayı, övüle övüle bitirilemeyen yerde olmaya tercih eder. örnek vereyim, bi arkadaşınız var ne giyseniz çok güzel olmuşsun diyor, öteki var beğenmiyor pek. ara sıra fena durmamış diyor. hangisinin güzel olmuşsun demesi daha değerli şimdi? veya bir iş yerinde herkesten başarılısınız ama başka bir iş yeri var herkes sizden daha ilerde, hangisinde olmak istersiniz?
ikili ilişkiler aslında hep bir meydan okumadır. karşındake kendini ispatlamaya, daha fazla sevgisini kazanmaya çalıştığın, senden gitmemesi için yarıştığın. karşındakine hakettiği kadar bile değil bir tık altı değer vereceksin, ve o hep daha fazlasını hakettiğinde hep arttıracaksın ama hep bir tık altta kalacak aga.
yoksa?
yoksa çantada keklik olursun aga. sen onu hep takdir edersin, senin için mükemmeldir. yanında kendini iyi hisseder. seninle egosunu tatmin eder. ilk kendine laf sokanın peşinden gider.
örnek vereyim.
- bir kızın beğenmediğin hiçbir şeyini beğeniyormuşsun gibi yapma. dinlediği müzik bok gibiyse bunu belirt. yoksa hande yener'e tapan bir kızın senin dinlediğin piyano resitali'ne "ehh" demesiyle karşı karşıya kalırsın. ama hande yener'ini aşağılasaydın bu yüzü olmayacaktı.
çok değer vermek, kendi değerlerinden vazgeçmeyle sonuçlanacaktır. aynı zamanda çok değer vermek, kendine değer vermemene işaret eder.
bir örnek daha vereyim.
etrafımda ne kadar umursamadığım, onlar bana yazınca sohbet ettiğim ama benim asla yazmadığım kız varsa hepsiyle süper geçiniyoruz. hayranlar bana. yazışmak, sohbet etmek, buluşmak, bir şeyler yapmak istiyorlar. ben sevip değer verip yanaşınca birine oysa, kaçmaya başlıyorlar. yani ya iğrenç bi herifim, ya da değer vermemek bu işin anahtarı. ki yakışıklı çocuğum da bak.