işi kitabına uydurmak. bu konuda bizim üstümüZe yoktur zannımca. bir iş olsun istiyorsak, allem edip kallem edip yaparız. istemiyorsak da her türlü zorluğu çıkarırız. ve ne hikmetse, iki durum için de aynı 'yasal' argümanı kullanırız.
bir karşılaştırmalı örnekle; 2006 senesinde tek öğretmen olarak çalıştığım köyde, yakacağımız olmadığı için, eski sıralardan birinin tahta bölümünü kırıp sobada yakmıştım. hava çok soğuktu ve çocuklar üşüyordu. birkaç hafta sonra teftiş için gelen müfettişin gözüne takılmış demiri olan ama tahtası olmayan eski sıra. 'bu ne' dedi, ben de durumu anlattım. görevden alınmam için yeterli olduğunu, böyle bir hatayı nasıl yaptığımı, bunun devlet malına zarar ve zimmet kapsamında değerlendirecek bir suç olduğunu filan söyleyip tutanak tuttu. velhasıl daha sonra mahkeme yoluyla sorunu aştık. ama uyarı cezasından da kurtulamadık.
2008 yılında ise kız arkadaşımın(o zamanki) fakülte sekreteri olduğu mkü tıp fakültesinde, 3 muhasebeci 220 bin lira para geçirdi zimmetine. işlemler başladı. 657 de iki başlık vardır. biri zimmete para geçirmedir ve cezası meslekten mendir. diğeri ise görevi maddi menfaat sağlama amacıyla kötüye kullanmadır ve cezası belirli bir süre kadro durdurmadır. buz arkadaşların suçu ikinci başlıkta değerlendirildi ve sadece kadro durdurma cezası aldılar. ben sırayı yaktım diye, üstelik devlet odun kömür göndermediği için okuldaki çocuklar üşüdüğünden, meslekten men edilme ile karşı karşıya kalıyorum(zimmet suçu), adamlar 220 bin lirayı iç ediyorlar ve sadece kadro durdurma. yönetmelik aynı, yasa aynı, hukuk aynı... ama kişiler farklı. neyse. bu da böyle bir anı işte.