bu tür hareketler işin özünü kavrayamadığımız manasına gelir. bir gözümüz Pavel de Pelage de öbürü sayfa numarasında olacaksa önce kitabı sonra gözümüzü kapayıp, kuyu gibi bir yerden geldiğine emin olduğumuz "niçin!" "niçiiin!" sedalarına kulak vermeliyiz.
koca kabuğu, koca yaprağı dişleyip götüren karıncanın yuvasında o yaprağı afiyetle bir güzel yediği zannedilir. halbuki karıncaların mideleri selülozu eritmez [1].
zira karınca o yaprak vesilesiyle mantar yetiştirip onu emmektedir. bu "hırslı" hayvancağızlar yuvalarını, dımdızlak ettikleri çınar ağacının yaprakları ile de doldursalar, kamyon kamyon şeker kamışı da yıktır salar, elde edebilecekleri kazanım emecekleri mantar kadardır. tekrar bir hırsla doğaya saldırmak için gereken enerji de, emdiği mantardan alabildiği kadar olacaktır.