doğru yerde, doğru zamanda, doğru şekilde kullanılırsa mümkün olabilecek olgu. sosyalizmi her işi çözecek bir düşünce sistemi olarak değil de komünizm, liberalizm, kapitalizm vb. gibi düşünce ve siyasi sistem ve akımlarla birlikte kullanılması gereken bir araç olarak görmek gerekir. buna en iyi örnek olarak yani tüm bu sistemleri etkin şekilde kullanabilen hollanda'yı gösterebiliriz.
hollanda'da bu çark nasıl dönüyor bakalım:
1) hollanda vatandaşının kredi kartı yoktur. dolayısıyla bankadan maaşı karşılığında alabileceği kredi borcundan başka bir borcu doğamamaktadır. yani cebinizde paranız yoksa marketten ciklet dahi alamazsınız. bununla birlikte banka kartı olarak bildiğimiz banka kartları da kullanıcıların banka hesaplarına bağlı olduğu için banka hesabınızdaki para kadar harcama yapabilirsiniz. kredi kartı kullanımı ise sadece lokal alanlarda turistik kuruluşlarla sınırlandırılmıştır.
anti-kapitalist uygulama. komünizm.
2) sosyal konut yardımı hollanda'da farklı bir şekilde ele alınmıştır. devlet fakir ve yoksul vatandaşlara sosyal konut sunarken bunu salt onlar için inşa edilmiş bir sosyal konut alanı olarak inşa etmez. özel inşaat ve proje kuruluşlarının yaptığı ve yapacağı her konut alanının, ister lüks ister süper lüks olsun, yüzde 15'i devletindir. devlet bu %15'lik kısmı sosyal konut yardımı kapsamında istediği gibi dağıtabilir. zengin, fakir, orta halli herkes bir arada yaşar.
über sosyalist bir uygulama.
3) hollanda'da toprak kraliçenindir. siz sadece o toprağı kiralayabilir ve üzerine ev yapabilirsiniz. ev sizindir ancak toprağın kirasını vermezseniz evinizi de taşıma zorunda kalırsınız.
aldığınız apartman dairesi için de kraliçeye ekstradan vergi ödersinizdir ki bu çok büyük bir meblağ olmasa da ilginç bir uygulamadır.
anti-liberalist totaliter bir uygulama olsa da yolsuzluğun ve rantçılığın önüne geçmek için birebir.
4) hollanda'nın en büyük şehri olan amsterdam'da sadece 5-6 burger king, 5 mc donalds, 6-7 starbucks ve 6-7 dominos pizza vardır. bundan sadece 7-8 sene kadar önce bunların hiç biri yoktu. diğer büyük şehirleri olan den haag, utrecht ve rotterdam'da neredeyse bu amerikan markalarının hiçbirisi yoktur. anlaşılan bu politikayı turistik amaçlı olarak gevşetmişler.
anti-emperyalist bir uygulama.
5) tüm bu köklü ve güçlü devlet politikalarının yanında esrar serbestliğini ve belli alanlarda kısıtlansa dahi hollanda'nın sınırları içerisinde her hangi bir yerde içilmesinin serbest olduğunu da eklemek gerek.
özgürlükler açısından sosyalist bir uygulama ve turizme yaptığı katkı neredeyse bizim ülkemizin turizm geliriyle başabaş.
6) hollanda nüfusunun sadece %4-5'lik bir kısmı zengin sınıfına girerken orta direk olarak tabir edilen kısım %80 civarındadır. geri kalanını oluşturan yoksul kısmının büyük bir çoğunluğu da göçmendir. orta direk ülkenin temel direğidir. orta direğin %99'u üniversite mezunu olup en az ingilizce bilir.
über sosyalizm ve belli bir kalıpta komünizm.
tüm bunların yanında ülkedeki en aşağı 500 yıllık üniversite kültürünü, ülkenin her yerinde dikili olan ve ülkenin dışa enerji bağımlığını gideren yüz binlerce rüzgar gülünü ve shell petrollerinin, philips'in ve dünyanın en zengin bankası olan ve tamamı devlete ait olan ing'nin varlığını da unutmayalım.
işte size sosyalizmin, diğer tüm düşünce akımı ve siyasi sistemlerle birlikte doğru kullanımından doğan bir cennet.
ya işte şakirt efendiler bu adamlar böyle böyle böyle bu devlet politikalarını uygulaya dursun, ufacık ve bataklık içine batmış ülkelerinin yüzünü aka çıkarsın, şahlandırsın siz de gelin burada bu toprağı cennet vatanın savaşarak kazanılmış reformlarından şikayetçi olun, fabrikalarını ve şirketlerini satın ama babalar gibi satın ve ülkeyi cehenneme çevirin.
