l etranger

entry77 galeri video1
    13.
  1. albert camus 'nün bir eseri.

    kitabın baş kahramanı Meursault'tur. Bu eserde tam da niteliğini belirleyemediğimiz bir ceza süreci vardır. Meursaulta ilişkin suçlamanın, toplumsal olan her şeye aykırı olması bakımından bir temeli vardır. Aslında Meursault toplumsal düzene aykırı olan davranışlarda bulunması nedeniyle bu sonuca gider. Bu eserde Meursault'un çok faklı olan yaşam(a) değerini anlamaya çalışalım : Saçma-Başkaldırı-Dayanışma Yabancıda karşımıza çıkan saçmanın yaşanmasındır. Fakat Meursault saçmanın bilincine varmamıştır. Onun kendisi bir saçma durumudur. O,kendisini savunma yönünde hiçbir çaba sarfetmez. Meursaultuncinayeti işlediği ana kadar zamanın çok önemi vardır. Ancak cezaevine girdiği zaman Meursault için zaman durur;çünkü O duyuları ile yaşayan insandır ve duyular da zamanla ilişkili bir kavramdır. ikinci bölümde Meursault için saçma son derece radikal bir hale gelir.

    sartre Camus'nün saçma sözcüğünü şu şekilde açıklar: Camusnün felsefesi bir saçma felsefesidir. Ona göre bu, insanın akılsal istekliği ile dünyanın akıl dışılığı arasındaki ilişkiden doğar. Bu ise duygu olarak yaşanan bir şeydir;bu da başkaldırıyı getirir. Oysa Meursault burada başkaldırıda bulunmaz. Bir başka şey ise Meursault bir nihilist midir? Şeklindeki sorudur. Fakat O bir nihilist de değildir. Saçma insan hayatında bir skandaldır ya da çok yüklü bir hayal kırıklığıdır. insan, hayatının sonsuza dek sürmesini ister;ancak bu ve benzeri insanın varoluşuna ilişkin istekleri karşısında duran varlığın (dünya,doğa) engel olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü burada dünyaya ya da doğaya karşı uygun düşmeyen ama yaşanılır olan şeyler vardır. işte Meursault yaşanılır olana şeyi yaşar. Oysa insan ise yaşanılır olan şeyi erteler. Onu yaşamaktansa,isteklerinin üzerine yükler. Bu da dünyanın çıplak varlığı ile örtüşmez.
    Meursault kendi karşısındaki deneyim alanını akılsal anlamda değerlendirmez. Hiçbir zaman O, içince bulunduğu durumdan akılsal bir anlam çıkartmaz,sadece yaşar. Daha önceden bilinçleme ve düzen yapmadan insanlarla ilişkiye girer. Ancak insanlar Meursault ile kendi egolarıyla çıkar sahasında ilişkiye girmektedirler. Meursault ahlak bakımından da yansız biridir;nötrdür. Meursault ile herkes rahat bir ilişki kurmaktadır. Fakat onlar gördüğümüz gibi egoist bir tavırla Meursault'ayönelirler. Oysa Meursault kimseye böyle yaklaşmaz, onda çıkar diye bir şey yoktur.(Belki de gerçek insani varoluş böyle bir şey olmalı!) Meursault gibi örneklendirebileceğimiz bir kahramanımız daha vardır:1994 yapımı olan, Robert Zemenckisin yönettiği filmde Tom Hanks'in canlandırdığı ;Forrest GumpO da tıpkı Meursault gibi sadece yaşar. Hiçbir çıkar gözetmeksizin yaşar! Burada ortak olan şey bilinmezliktir. Bu ;farklı bir varoluş tarzı vardır ve mümkündürü, özgürlüğün yanında farklı bir varoluş biçimi olan insanliğide gösterir.

    Meursault saçma kavramını yaşayan biridir. Bu da onu metafiziksel bir şey olarak işlememize yol açar. Camus romanda yaşantının bağdaşmazlığını göstermeye çalışır. Duyguları Meursaultu başkalarının karşısına Yabancı olarak çıkarır. Yaşamak sanki O'nu sersemleştirir. Herkesçe kabul edilen ahlaki durumlar bakımdan da bir umursamazlık içindedir. iyinin ve kötünün ötesinde bir yerde yaşamaktadır Meursault. O bizim yaşadığımız her şeyin bulunmadığı bir yerdedir. Bunun için de çok köktenci yani radikaldir. Meursault'un yaşamının kendisini dönüştüren bir şey yoktur, nedensellik kavramı mevcut değildir. Oysa bizim yaşamımızda her şey nedensellik bağlamındadır;biz araçları amaç için harcarız. Aslında tek dayanağımız, sığınağımız duygularımızdır. Post modern bir dalga gelmiş ve duygularımızı da araçsallaştırmıştır. Yapmamız gereken şey hayat karşısında duygularımızı açmaktır. Bu da insanın en yakınından başlar: değişmeyle. Bunun için de birbirimize başka biçimde bakmayı öğrenmeliyiz.
    Meursault kendi varlığının anlamsız olduğunu görmekte fakat duygusal haz ile buna karşılık vermeye çalışmaktadır. Romanın ikinci evresinde işte ortadan kalkan şey budur. Meursault'un kendisi saçmayı yaşaması bakımından ikince evrede iyice umutsuzdur. Çünkü duygusal haz ile karşılık verme yetisini kaybetmiştir. Birdenbire kendi iç boşluğu ile katmerli bir biçimde yüz yüze gelir. Akılsal varoluşun ağırlığı karşısında Meursault'un varoluşunun hafifliği vardır. Bunu da romanda görürüz. Sonuçta biz duyucular, Meursault'un bu metafiziksel deneyimini tam da anlamlandıramayız. Sadece biz kitabı okumakla yaşarız. Meursault'u karakterize eden ve onu egzotik kılan şey psikolojik tekliliktir. * *
    8 ...