her zaman mantığı taklaya getirerek, 'vicdan ve hümanizm' ayağına beşeriyetin kaynağı islamiyet aleyhtarlığı yaparak iş yapmaya çalışmış ateistlerin, yine hezeyanlarla dolu yalanlarını sergiledikleri olaydır.
bu yazıda tüm iftiralara cevap vereceğim, herkes ağzının payını alacak!
evvela size kaynaklarıyla, müslümanlar, yahudiler ve medine'deki putperestler arasında imzalanan bir vesikayı aktaracağım. bakalım hangi şartlar varmış:
1) yesrib'li müslümanlara tabi olanlar (yahudiler), şehrin tebaasından sayılmakla birlikte; şehrin beraber savunulması için müslümanlarla beraber hareket etmeyi kabul ederler. (m.fayda, hz. ömer, 145)
2) şehirde yaşayan her topluluk, kan bağlarının üzerinde bir 'ümmet' olgusunu kabul eder. (yani her fert, bu yeni topluluğun içerisinde bir ümmettir. kan bağı veya din bağı yerine, heterojen bir ümmet anlayışı benimsenmiştir.)
15, 18 ve 19. maddelere göre ise; bir harp vukuunda antlaşmaya imza koyanların eşit haklara sahip oldukları belirtilir. (hamidullah, islam peygamberi, I, 207; Salih Tuğ, islam Ülkelerinde anayasa hareketleri, s. 44, 1969)
16. maddede yahudilerin durumu özel olarak belirlenmiştir. bu maddeye göre, medine'deki yahudiler zulme uğramazlar ve müslümanlara zulmedenlerle temas kuramazlar. (hamidullah, islam peygamberi, I, 206)
18. maddeye göre şehir devletini savunanlar nöbetleşe olarak harbe iştirak edecektir.
umumî maddeler olarak göze çarpan 23. ve 42. maddelere göre, hz. peygamber tam yetki ile şehir devletinin başındadır.
25. maddeden 33. maddeye kadar zikredilen maddelere göre; tüm yahudi kabileleri sayılmış ve onların müslümanlarla eşit bir ümmet oldukları, aynı zamanda dinlerinde serbest oldukları vurgulanır. haksız yere cürüm işleyenlerin yalnızca kendi efratlarına ve ailelerine zarar verdiği belirtilmekle birlikte, suç umumîleştirilmekten kaçınılmıştır.
35. maddeye göre yahudilere sığınanlar, yahudiler gibi muamele görecektirler.
36. madde, yahudilerin medine şehir devletinin başkanından yani hz. peygamber'den izin almaksızın herhangi bir askerî seriyye tertip edemeyeceğini hükme bağlar.
43. madde hz. peygamber'i dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korumayı amaçlarken şöyle der: ''ne kureyşliler ne de onlara yardım edenler himaye edilir''. böyle demekle müşriklerle irtibat yasaklanmaktadır.
46 ve 47. maddeler ise, bu antlaşmaya mutlak bir sadakat istenmekte, antlaşmanın yürürlükte olduğu sürece herkesin 'barış ve emniyet' içinde olacağı belirtilmektedir. (hayrettin karaman, mukayeseli islam hukuku, 70-71)
benu'n nadir, benu'n kaynuka ve benu'n kureyza kabileleri; evslilerin ve hazreclilerin müttefikleri olarak bu antlaşmaya bilerek ve isteyerek imza koymuşlardır. bedir savaşından sonra benu'n kaynuka yahudileri hz. peygamberin zayıf anını kollayıp isyan çıkarmak için gelmiş, bunu anlayan peygamber, ''allah'tan korkunuz ve müslüman olunuz. muhakkak ki siz benim hak peygamber olduğumu bilmektesiniz.'' demiş, yahudiler de: ''ey ebu'l kasım! sen cahil ve savaş bilmeyen kureyşlileri yendin, biz çok savaşçıyızdır'' diye cevap vermişlerdir. (ibn ishak, 294; vakidi I, 176; ibn hişam, II 201; belazurî ensab, 308; taberî, tarih II, 479)
daha sonraki 9 aylık bir süre olaysız geçiyor. bu da ateistlerin, ''bu antlaşmayı yahudiler müslümanlar korsan çeteler kurmadan evvel imzaladı, bu tavrı görünce vazgeçtiler'' iddiasını çürütür. nitekim benu'n nadir yahudileri, peygamberi hicveden bir şairin öldürülmesinden sonra yaptıkları antlaşmayı yenilemişlerdi. bu da bedir savaşından çok sonraya rastlar.
müslümanlar ile benu'n kaynuka yahudileri arasında savaşın patlak vermesinin sebebi, medine'deki bir kadının yahudilere ait bir kuyumcu mağazasına girmesi, işi görülürken bir yahudinin kadının eteğini sandalyeye bağlaması, kadın kalkınca eteğinin yırtılıp mahrem yerleri görülürken yahudilerin hep bir ağızdan gülüp kadına rencide edici sözler söylemesi, oradan geçen bir müslümanın da bu vaziyeti görmesi, daha sonra yahudiyle boğuşurken yahudinin ölmesi, bunu gören öteki yahudilerin müslümanı linç etmesidir. bunun üzerine antlaşma bozulmuş, müslümanlar kaynukalıların üzerine yürümüş, onları kayıtsız şartsız teslim almış, daha sonrasında evslilerin itirazı üzerine kaynukalıları serbest bırakmışlardır.
benu'n nadir yahudileri de hz. peygambere yardım ediyor gibi görünüp, o'nu öldürmeye teşebbüs etmişler, elbette ki becerememişler, kaleleri muhasara altına alınmış, hz. peygamber onların sulh teklifini kabul etmiştir. (ibn hişam III 200-201; VAKIDÎ ı, 373; ibnü'l esir ve serahsî)
tabii hiçbir ateist, hz. peygamberin kendisini öldürmeye teşebbüs eden nadir yahudilerini affetmesini söylemez. yer mi? yoksa nasıl suçlayacaklar peygamberi, ''derdi yahudileri öldürmekti diye? yani buradan hareketle, hz. peygamberin kureyzalıları bu denli sert bir muamelede bulunulmasına karşı çıkmamasının nedeni, artık yahudilerden bıkmış olduğu gerçeğiydi. ateistler kıvırmasın. yok sa'd tetikçiymiş de, hz. peygamberi çok yakından tanıdığı için ne düşündüğünü biliyormuş da... bunlara çocuk inanmaz lan. aşağıda biraz daha detaylı bahsedeceğim.
gelelim kureyza'ya...
(#20474173) entry'sinde bu olayı değerlendirdik zaten.
ateistlerin anlatmadığı bir diğer gerçek de, bu kureyzalıların benu'n nadir'le yapılan savaşta antlaşmalarını bozma temayülü içine girmeleri ve müslümanlara ihanet etmeleridir. daha sonra hz. peygamber kureyzalıları muhasara etmiş, tekrar sulh edilmiş ve antlaşma yinelenmişti. hz peygamber de kureyzalıları affederek, yerinde bırakmıştı. (buharî, megazi, 14)
yukarıda anlattığımız hz. peygamberi öldürmeye çalışıp affedilen benu'n nadir yahudileri, intikam için kureyşliler ve gatafanlılarla işbirliği ederek hendek savaşını çıkarttılar. (vakıdî II, 441-443, iBN HiŞAM, iBN SA'D, BELAZURî, TABERi, iBNU'L ESiR ve tüm islam kaynaklarında geçer)
nadirliler, kureyzalıları yanlarına çekmeye çalışırlar. önceleri kureyzalılar bu teklife yanaşmaz fakat huyey b. ahtab'ın ''yenilirsek sizinle olup kaderinize ortak çıkacağım'' demesi üzerine anlaşmayı bozarlar. (vakıdî ıı, 441-443; ibn hişam vs...)
hz. peygamberin gönderdiği heyete küstahça davranmış, hatta peygambere hakaret etmişlerdir. (Sîre, 2:147-148?
hz. peygamber ise kureyza tarafına hendek kazdırmamış, hatta kureyzalılardan alet temin etmiştir. (vakıdî ıı, 454-456)
''hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. siz de allaha karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz. o gün müminler sınanmıştılar'' (ahzab suresi, 10-11) ayeti, müslümanların kureyza tarafından düşman geldiğini görünce duydukları şaşkınlığı ve korkuyu anlatır. hatta hz. ebubekir ve cabir b. abdullah da: ''kureyza'dan korktuğumuz kadar gatafanlardan ve kureyş'den korkmadık.'' demişlerdir. (ibn sa'd ııı, 106)
hendek savaşı bitince, cibril aleyhisselam hz. peygamberi kureyza üzerine sefere teşvik eder ve müslümanlar sefere çıkarlar.
yazarın geri zekalı olduğunu açığa çıkarır bir mahiyetle, hz. peygamber için ''mafya babası gibi silahla dolaşır'' demesinin mantığı yoktur. bir insan savaştayken, belinde silah olması normaldir, değil mi? o yüzden ateistler salaktır diye boşuna demiyorum.
aynı şekilde turan dursun'un dramatize ederek anlattığı, ''ey maymunların kardeşleri...'' diye başlayan rivayet; yahudiler öldürülürken değil, hz. peygamber yahudi kalesine yaklaştığı zaman söylenmiş bir sözdür. yahudiler de ona: ''sen cahillerden değilsin'' diyerek yağ çekmeye çalışmışlardı. (taberÎ, TARiH II, 581-582)
savaş sürerken önce nebbas hz. peygambere gelip sulh teklif eder, reddedilir; bu sefer ebu lubabe'yi ister yahudiler. ebu lubabe de, ''kafanızı kesecek'' deyip, onların harbe devam etmesini istemez; uğrayacakları akıbeti bildirir.
yahudilerin içinden amr. b. su'da isimli birisi de kureyzalılara şöyle der:
''ey yahudi topluluğu! siz, muhammed'le bir anlaşma yaptınız sonra da ona düşman olan biriyle yardımlaştınız ve antlaşmayı bozdunuz.'' (vakıdî, ıı, 503-504) demiş ve kendisi peygambere ihanet etmeyeceğini ifade ederek, kalesinden inmiş ve teslim olmuştur. hz. peygamber kendisi hakkında,
''ahdine vefasından dolayı allah'ın ölümden kurtardığı adam'' buyurmuştur. (ibn hişam, taberî, süheylî ve vakıdî zikretmiştir.)
yani içlerinde ahde vefalı olup, yahudilerin bu hatalı tavrını eleştirenler olsa idi, onlar da kurtulacaktı.
kureyzalılar teslim olunca, rasulullah ashaptan istediklerini seçmelerini istedi. yahudiler, müttefikleri evslilerden sa'd b. muaz'ı hasta olmasına rağmen seçtiler, sa'd, eski bir yahudi idi aynı zamanda. sa'd'ı getiren evsliler, müttefiklerine merhamet etmesini telkin edip durdular.
sa'd iki tarafa da hükme razı olup olmayacağını sordu, iki taraf da kabul edince hükmü verdi:
''buluğa eren her erin katli, kadın ve çocukların esir edilmesi''
hz. peygamber, cezayı hoşnutlukla karşıladı.
eli silah tutan herkes öldürüldü. ancak sabah ve akşam serinliğinde. müslümanlar, yahudilere erzakları az olmasına rağmen hurma ve su ikram ettiler. tevrat okumalarına izin verildi. esirler, en iyi muameleyi gördüler. böylece kureyzaoğulları hak ettikleri cezaya gark oldular!
yahudi şeriatına göre verilen ceza, aynı zamanda islam şeriatına da uyuyordu.
islam'da esirlerin öldürülmesi birçok müçtehite göre caizdir, ancak tabiiyundan birçok kişiye göre de caiz değildir. bu nedenle bu ceza, islam şeriatından ziyade, yahudi şeriatına göre verildi dense daha doğru olur.