biz neyi nasıl olur diye istediğimiz kadar tartışalım, bu gerçeklik, hala olduğu gibi kalacaktır. dolayısıyla olmayan varsayımlarla bilmediğimiz bir bütünden tümdengelim yöntemiyle çözümleme yapacağımıza, elimizdeki bu gerçekliği referans alarak bilmediğimiz bütüne tümevarım yöntemiyle gitmek en makul ve doğru olandır.kadınlarla erkekler arasındaki farkları hem akıl hem de bilim zaten ortaya koymuş. yine elimizde böyle bir gerçeklik varken, olmayan bir eşitlik yaratmaya çalışmanın hiç bir faydası olmadığı gibi, bu adaletsizliğin de ta kendisidir.
buradan çok tartışmalar çıkıyor. kadınla erkek eşit değil denilince sanki biri insan diğeri insan değil denilmiş gibi algılanıyor. ve sanki her anlamda bir eşitlik "zorunlu"ymuş gibi savunmaya geçiliyor. öncelikle böyle bir zorunluluk olmadığını, şimdiye kadar da her anlamda eşit olunduğunu savunanların bu zorunluluğu açıklayabildiklerini göremediğimi söylemek isterim.kadın ve erkeği her zaman bir elmanın iki yarısına benzetirim. ikisi de elmadır, ancak asla birbirlerine eşit değillerdir, çünkü elmanın farklı iki yarısıdırlar. eğer birbirleriyle her anlamda eşit olsalardı, o halde insanların ilgileri ve muhabbetleri karşı cinse değil, herkese karşı eşit derecede olabilirdi. bu çok derin bir konu ama akli olarak bu kadarı yeterli."cesaret, sabır, sebat, metanet" sıfatları peygamberlerde olan sıfatlardır.bu demek değildir ki kadınlar bu sıfatlara mensup olamaz.kadınların da insan ve erkeklerle aralarında referans olarak allah'a yakınlık ve uzaklıkta hiç bir farkları yoktur. yani allah kadınları insani dereceler bakımından eşit bir uzaklığa koymuş ve onlar arasında birbirlerine üstün olmaları için de herhangi bir engel bırakmamıştır. dolayısıyla herhangi bir anda ve yerde, bir kadın bir erkekten daha cesur, daha metanetli, daha alim ve daha üstün olabilir.kadınlarda ve erkeklerde fıtrat malzemelerinin farklı oluşuna örnek olarak bir bayan, hatta diyelim ki hamile bir bayan sanayide çalışabilir mi? daha da ilgincini söyleyeyim; çalışabilecek olsa çalışması doğru mu? aslında ikisinin de cevabı "hayır"dır. bunu yapmaları neredeyse imkansız olduğu gibi, yapabilecek durumda olanlar (yani erkeklerden daha kuvvetli olan kadınlar) dahi, böyle bir görevleri olmadığı için, kendilerine verilen nimeti boşa harcamamalıdır.allah'ın bazı şeyleri sağlayıp sağlayamayacağına gelince; allah bir düzen oluşturmuş ve bu düzenin içerisine insanları da yerleştirmiştir. şimdi bu; allah neden kendi yarattığı düzeni bozmuyor? demek olmuyor mu? şüphe yok ki, onu yapmaya gücü yetenin bozmaya da gücü yeter. ancak hem bir düzen yaratıp hem de bir gereği yokken bu düzeni bozmanın abesle iştigal olduğunu ve allah'ın da gereksiz işler yapmaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz. üstelik bu düzenin amacı insanları imtihan etmek iken, henüz imtihan başlamadan referans bir puanla başlamanın gereği nedir? yani eğer allah kendi yarattığı düzeni bozma pahasına sürekli olarak değiştirilemeyecek doğaüstü müdahalelerde bulunacaksa, neden bizi sınav ettiğini söylüyor? yani allah'a kudretsizliği isnat etmezken, neden güvensizlik, adaletsizlik ve basiretsizliği isnat ediyoruz?