sus, kimseler duymasın.
duymasın, ölürüm ha...
aydım yarı gecede yeşil bir yağmur sonra,
yağıyor yeşil
en uzak, o adsız ve kmselersiz,
o yitik yıldızda duyuyor musun?
bir stradivarius inler kendi kendine,
yayı, reçinesi, köprüsü yeşil
önce bendim diyor ve sonra benim.
ölümsüz, güzel ve çetin.
ezgisidir dolaşan bütün evreni,
bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
canımı, tüylerimi sarmada şimdi
kendi rüzgarıyla vurgun,
sarıyor yeşil
rüya, bütün çektiğimiz.
rüya kahrım, rüya zindan
nasıl da yılları buldu,
bir mısra boyu maceram
bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
bilmezler nasıl sevdik, iki yitik hasret, iki parça can.
çatladı yüreği çakmaktaşının,
ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
çağlardır boğulmuş bir su,
ağlıyor yeşil
yivlerinde yeşil güller fışkırmış, susmuş bütün namlular. susmuş dağ, susmuş deniz.
dünya mışıl mışıl,
uykular derin.
yılan su getirir yavru serçeye,
kısır kadın, maviş bir kız doğurmuş,
memeleri bereketli ve serin
sağıyor yeşil
aydın yarı gecede,
neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
ve sezarsa, bir ad yıkıntılarda.
ama hançer taşı sanki,
koca kartaca.
hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne,
bak nasıl alıyor yiğit
binlerce yıl da sonra
alıyor yeşil
vurur dağın doruğundan
atmacanın çalkara,
yalın gölgesi
kuş vurmaz, tavşan almaz
ama aç, azgın
köpek balıklarıydı parçaladığı
bak, tiber saygılı, suskun
bak nilüfer dizisi zinciri
bunlar bukağısı, kolbağlarıdır.
cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi
ve ilk gerillası spartacus'un susuyor yeşil
sus, kimseler duymasın.
duymasın, ölürüm ha
aymışam yarı gece,
seni bulmuşam sonra
seni, kaburgamın altın parçası
seni, dişlerinde elma kokusu,
bir daha hangi ana doğurur bizi?
ruhum...
mısra çekiyorum, haberin olsun
çarşıların en küçük meyhanesi bu,
saçları yüzümde kardeş, çocuksu
derimizin altında o ölüm namussuzu
ve ahmed'in işi ilk reasgidiyor
ilktir dost elinin hançersizliği,
ağlıyor yeşil