kendimi çok zor tutuyorum çocuk.
bunca şerefsizin arasında şerefin tarifini yapmaya çalışmak nasıl da zor. nasıl da çaresizim. nasıl da kelimesiz, nefessizim şu anda. katilin «şeref»in ne olduğunu bilmiyor ki; haysiyetin, onurun.... ömrünce onurlu olmaya hiç ihtiyaç duymamış ki!
yani şimdi çocuk; hiç görmemiş birine gökyüzünü nasıl anlatabilirim ki? senin gülüşündeki şifayı, bir kadının sıcacık ekmeği eşit parçalarda bölerek çocuklarına uzatırkenki mutluluğunu, proleter bir babanın emek ve alın teri damlayan ellerindeki çatlaklığının ışıltısını...
yani çocuk; ben şimdi kalkıp nasıl derim anneciğine ali'n öldü, öldürüldü, gelmeyecek; yani artık hiç gelmeyecek... Kırık bir saz gibi gülüşü asılı kalacak duvarlarında!
yani şimdi anneciğine kalkıp nasıl diyeceğim çocuk, ben kızımı kollarıma alıp koklarken senin anneciğine nasıl teselli vereceğim?
şimdi ben bu acıyı hangi dilden haykırmalıyım çocuk? hangi türküyü çalmalıyım arkandan? ne renk akmalı gözyaşım? hangi dinin duası okunmalı arkandan? hangisinde caizdir katlin çocuk?
yani, şimdi, sen gittin diye, ben, hiç ağlamadım çocuk... kalbimin üzerine, bir hıçkırık, gelip oturdu, ve, hiç, ağlamadım...