Ridvan Akarin Son holigan isimli yazisindan...
izliyordum.
Şafak sayıyorlardı.
"Bolu'dan gelmesine 100 gün diye" başlamışlardı.
Bolu'ya ziyaretine gidiyor, haber uçuruyorlardı.
0 sevgiyi, o vefayı ve o coşkuyu okuyor, ben de heyecanlanıyordum.
Optik Başkan ile tanışmaya artık günler kalmıştı.
Tam 2.5 yıl süren ayrılığın son günü gelmişti.
Bu defaki heyecan bir başkaydı.
Optik Başkan'ı nasıl karşılayacaklar, nasıl ağırlayacaklardı!
Çarşı'nın internet sitesi Forza Beşiktaş'ta "projeler üretiliyor", buluşmalar ayarlanıyordu.
Sonunda beklenen gün geldi! Optik Başkan'ı Abbasağa Parkı'nda karşıladılar.
Meşaleler yandı, "son holigan" için "sensiz geçen günlerin..." diye şarkılyar söylendi.
Fotoğraflara baktım. Karşımda yorgun yüzü ve bedeniyle özgürlüğe ve Beşiktaş'a hasret bir adam vardı. Yine tribündeki gibi atkısı boynundaydı. Yine tribünlere o efsanevi "hindi baba hindi" tezahüratını yaptırıyordu.
izledim ve Beşiktaş'ı ve Beşiktaşlılığı bir kez daha sevdim.
Sonra sabah oldu ve gazetelerde tek sütunda öldüğünü öğrendim.
Esrik düşleri ve zahiri mutluluğuna kalbi yetmemişti.
Buluşma gerçekleşmemiş, o Beşiktaş ile Çarşı onunla buluşamamıştı.
Eksik kalmıştı.
Mehmet Işıklar 38 yaşındaydı.
Timur Soykan Radikal'daki yazısında Beşiktaş'ın ilk maçına gittiği o 8 yaşında bile takımı kaybettiği için ağladığını yazdı.
Kaan Ark kardeşim benden 8 dönem önce Kabataş'tan sınıf arkadaşıydı. Kariyer, meslek ve gelecek sevdası yerine Beşiktaş(k)'ını yaşayan arkadaşının deplasmanlarda nasıl okulu "kırdığını" yazdı.
Onun hayatla derdi vardı. Özgür ve asi bir dünyanın insanıydı. Tribünlerde eşit ve sınıfsızlaşan bir dünyanın stadın dışına yansımasını istemişti.
Murat Dedeoğlu kardeşim onu ve Beşiktaş'ını şöyle anlatmıştı:
"Senin için korktu! Geride duramadı! Çünkü sana vereceklerine sınır bile koymamıştı.
Sen giderken, onun da özgürlüğünü götürdün beraber gittiğiniz yere...
Artık sen onunla bir'din. Başkaları kendiyle bir'ken.
Ama o Birlikten cinnet doğmadı aranızda.
Çünkü senin yoluna esir olmuştu, yanına yoldaştı.
Sen sıcak yuvanda dinlenirken, o , sağanak yağmurun altında yorgun kalakalmıştı.
Senin yıllarının izlerini, renklerinin sadeliğini taşıyan kaşkolü hâlâ boynundaydı.
Akaretlerdeydi o tabela. Kapısında 3 basamak, içerisi buz.
Senin için orada üşümeye devam ediyordu.
Orada cebindeki tüm parayı çıkarıp tanımadığı küçük çocuklara veriyordu da seni daha çok kişiye izlettirme hevesinden.
Sen bunlardan bihaberken, her yeni gün yepyeni hesapların içerisine düşmüştü.
Son hesabı, buluşma gününüzdü. 1 Ağustos 2007'i hayal ederek yaşıyordu.
Sen buluşmanıza gelecektin, ama onun bu kez mazereti var!
Şimdi sen buna inanamayabilirsin, belki de ağlayabilirsin.
Ama ne olur başkalarına duyurma.
Sadece gururuna sarıl ve yaşa.
Çünkü o , sessizce gelip sessizce gitmelerin insanı.
Ama "Ben burdayım, senin için burdayım!" dediğini çok uzaklardan duymuşsundur.
Doğru, belki de bu 5 kelime salladı Beşiktaş'ı bugün. Ki ne depremler salladı da bu derece yıkıcı olmadı."
Ömür Hıncal kardeşim onun uğur olsun diye maçlarda ardı ardına yaktığı sigaraların dumanının nasıl kalbinden çıktığını yazdı.
Hırçın tribün kavgalarının Beşiktaş militanı, evsiz sokak köpeklerinin hamisi oluveriyordu.
Onun sevdası üç hece sekiz harften sadece Beşiktaş'tan ibaretti.
Çarşı'da bir Fenerbahçe maçı öncesi yanımdaki "ünlü GS'li gazeteciye" bir Beşiktaşlı şöyle seslenmişti:
"Beşiktaş bir dindir."
O bu dinin imanlı bir müminiydi.
Tribün sevdalıları bu Beşiktaş sevdalısını "çok sevdi be!"
içlerinden biri "bu sene en iyi transferleri cennet yaptı" diye yazdı.
Önce Alper, Sonra Barış (Akarsu)
Ve Optik Başkan gitmişti...
Oysa Optik Başkan döneminden itibaren Çarşı'nın kendisiyle dalga geçtiği bir şarkısı vardı.
"Kıyamet kopar, çöker karanlık,
Allah bizi affetmez, çok günah aldık,
Sevenler ayrılmaz, bir plan yaptık,
Tüm Çarşı cehennemden kombine aldık."
Sevenleri Optik Başkan'dan ayrıldı ama "plan" hala baki.
Nereden katılırsa katılsın, Optik Başkan inönü'de olacak...
Çünkü cebinde sevda, vefa ve dostluktan örülü Çarşı kombinesi var...