evin hemen yanındaki bakkalda ekmek olabileceği ümidiyle, don atlet ve avuca sıkıştırılmış bi kaç lira ile dışarı çıkılır. bakkala daha girmeden ekmek dolabının içi şöyle bi süzülür..bakkala yaklaştıkça netleşen ekmek dolabının içindeki derin boşluk artık gerçeklerle yüz yüze gelmenin zamanı geldiğini gösterir.. "acaba bakkalın kıyıda köşede zulaladığı ekmek var mıdır?" düşüncesiyle; "ekmek kalmadı mı yaa" diye bakkala zor durumda olduğunuzu göstemek istersiniz..."yeğenim bu saate ekmek mi kalır?" cevabıyla kıçınızın üzerine başka bakkallara, yeni umutlara yol alırsınız...her yeni bakkal körpe umutları yontmaktadır..yolda görülen "meşhur trabzon ekmeği" tabelası takip edile edile bir bakmışsınız hava hafif açmakta sabah ezanı okunmaktadır..farzı kılıp hemen yola koyulursunuz..işte yeni bir ekmekçi..
- abi ekmek alacaktım da..var mı?
+ tabi yeğenim..al sana sıcacık trabzon ekmeği..
- odun ekmeği yok muydu?
+ burada sırf trabzon ekmeği yapılır koçum..sen trabzon lu değilsin galiba..
- yok abi ankara lıyım...
+ trabzon da aile ziyaretine mi geldin?
- yok abi ekmek almaya geldim..
sonunda ekmek almanın gururunu yaşayan ve zafer sarhoşluğunu üzerinden atmaya çalışan genç için eve dönme vakti gelmiştir..dönüş sırasında alınan ekmek parça parça kopartılarak eve gidene kadar yenir..bitirilir.