Srebrenica 'da insanlığın ölümünün 18. yıldönümü...
Ben 90'lı yıllarını çocukluğun masum kucağında,ana-babasının şefkat gölgesinde,sağlıklı,huzurlu bir şekilde geçirmiş biriyim.
Peki ya Srebrenica'daki akranlarım?
Çocukluğunda oyun oynaması gereken sokakların kan gölü ve çürük et kokusuyla dolduğu,
duyması ve söylemesi gereken neşeli şarkıların yerini anaların ağıtları,çığlıklarının aldığı,
hayatın renkleriyle boyanırken minik ruhu,gördüğü ilk yeşil renk;sıcacık güneşin dallarında parıldadığı bir ağaca,çimene değil de tabutların üstündeki örtülerden ibaret olduğu,
belki de o tabutların içindekilerin anne babası kardeşi olduğu...
bir çocuk olmak nasıldı?
Tabii eğer, öğrenemediği renklerden biri;deniz mavisi renginde gözlerin üstünde duran belli belirsiz,incecik sarımtrak kaşların ortasından kin dolu bir kurşun girmemişse hâlen?
Onu da küçük kurşunla vurmamışlarsa?
Sâhi,Srebrenica'da çocuk olmak nasıldı?
Senelerce durmaksızın yağmur kussa Sırbistan bulutları,o feryatların alevlendirdiği yangınları söndüremeyecek.
Sönmeyecek o acı...
Sâhi Srebrenica'da anne olmak nasıldı?
Mezarı olmayan evlâdını yüreğinde tutuşmuş da sönememiş ateşlerin bıraktığı küllere gömen bir anne olmak nasıldı Srebrenica'da?
Peki,bir baba?
Karısına,kızına gözü önünde tecavüz edilip de öldürülen;şerefi iğrenç,kanlı ve kirli postalları altında ezilen o baba...Onun yerinde olmak nasıldı?O baba olmak nasıldı Srebrenica'da?
Daha niceleri...
Srebrenica'yı yalnızca katliam adı olarak hatırlamak ne acı!..
Şimdilik sadece 'UNUTMADIK'.