- istanbul'a vali olmak kolay iş değildir! hatta bence, en yüksek bürokratik mevkiler olarak değerlendirilen çoğu 'bakanlık müsteşarlığı'ndan bile daha önemli bir mevkidir.
diyeceğim şu ki; kimilerinin dediği gibi öyle "boş-beleş adamları" kolay kolay getirmezler bu göreve. e! hal böyle olup işgal olunan makam büyük önem arz edince de karışanı-görüşeni çok olur, haliyle. hele ki 'gezi parkı' olayları gibi bırakın! ulusal kalmayı, uluslararası medya kuruluşlarınca dahi naklen yayımlanan toplumsal olaylarda, "bu işi en iyi ben bilirim!" diyen akıl hocalarının sayısı katlanarak artıverir.
- gerçek amiri olan içişleri bakanı arar "şöyle yap" der!
- onun üzerindeki başbakan vekili arar "böyle yap" der!
- onların da üzerindeki başbakan arar "hayır efendim! ne münasebet şöyle yap" der!
iktidar partisi genel sekreterini, mkyk üyelerini, meclis başkanı ve cumhurbaşkanını saymıyorum bile... neticede, aşağı tükürse sakal olur, yukarı tükürse bıyık. bürokratın siyasetle ne işi olur demeyin! iskender gibi zülfikâre dokunmadan işi tatlıya bağlamak, siyasetçiden ziyade siyasetçilik gerektirir çoğu zaman. dahası, "tereyağından kıl çekme becerisi" gerektirir. zaten, böylesi durumlarda zülfikâre dokunmak akıl işi de değildir. zira, en göz önünde olan ve en değersiz görünen kelle onun kellesidir ki, o zülfikâr ile kendi kellesinin uçurulmasına neden olması an meselesidir, allah muhafaza!
kendisini tanımam-etmem fakat hüseyin avni mutlu, gözlediğim kadarıyla iyi bir kamu yöneticisi ve her iki tarafı da kırıp-dökmeden, içtenlikle işlerini halletmek arzusundaki muhterem bir şahsiyettir.
- valilikten, hele ki istanbul gibi yunanistan'ın bir buçuk katı büyüklükte nüfusa sahip bir kentin valiliğinden bahsederken; hakkında kof kof atıp-tutmaya, maval okumaya gelmez! zor ve ciddi bir iştir bu, herkesi memnun edebilmek ise; serde hokkabazlık dahi olsa neredeyse imkansızdır.