hani bir reklam vardı, tombul çocuk küçük kıza şöyle soruyordu: ''benim babam doktor, seninki ne iş yapıyor bakalım?''
kız da şöyle cevap veriyordu: ''benim babam doktor; annemse, hem doktor hem öğretmen hem mühendis hem dondurma verici hem ayakkabı bağlayıcı...'' uzayıp gidiyordu bu liste.
işte, erzurumlu ibrahim hakkı hazretleri de, o kızın anası gibidir. marifetname adlı eserinde sizin evinizin önünde parkın kaydırağı hakkında dahi malumat bulabilirsiniz. pozitif ilimlerle de uğraşmıştır. ancak, kendisini iyi anlayamanlarca 'evrim teorisi' kurmakla suçlanıyor şuanda. islam'daki evrim düşüncesini başka bir entry'mde özetlemiştim zaten. erzurumlu'nun o düşünceleri, genelde ibn miskeveyh gibi eski islam filozoflarına dayanır. ancak, islam felsefesindeki tekamül görüşü, canlıların meyillerini gösterir yalnızca.
misal, erzurumlu mercanı cansız ve bitki arasına koymuş, bir geçiş formu olarak düşündüğünü ifade etmiş ve demiş ki: ''mercan, cansız aleminden canlı alemine geçiştir. çünkü mercan kök atar...''
adam demiyor ki: ''tüm cansızlar mercan olacak'' dediği, yalnızca bir geçiş türü olduğu. işte, islam'daki tekamül görüşü budur, evrendeki evolüsyon budur.
geçiş türleri vardır ama bunlar kendi natürleri içinde tekamül ederler. başka türlerin natürüne bulaşmazlar.
maymun isterse hayvan alemi ile insan alemi arasındaki bir geçiş olsun. ama maymun insan olacak diye bir şey yok. o kendi içinde tekamül ede ede maymun olmuştur, insan da kendi içinde tekamül ede ede antropolojik olarak değişmiştir.
işte bu kadardır bu olay.
not: işin magazinsel 'cima öğütleri' kısmına takılanlar içün;