iskender:benim kim olduğumu biliyor musun? ben iskenderim! dedi.
diyojen: ben de diyojenim
iskender: ben makedonya prensiyim. nasıl olur da bana selam vermezsin?
diyojen: niye selam vereyim ki? sen benim esirimin esirisin.
iskender: ne demek istiyorsun?
diyojen: bak ben nefsimi kendime esir ettim. onun istediği hiçbir şeyi yapmıyorum. hiçbir dünya nimetinde gözüm yok. oysa sen nefsine esir olmuşsun ve gözün altınlarda, güçte, toprakta ve parada.
iskender: böyle konuşuyorsun ama benden hiç korkmuyor musun?
diyojen: sen nesin? iyi misin, kötü müsün?
iskender: iyiyim tabi ki
diyojen: neden iyi bir şeyden korkayım ki?
iskender, diyojenin adını daha önce de duymuştu ama bu kadarını beklemiyordu
iskender: peki, seni sevdim. dile benden ne dilersen
diyojen: güneşimi kapatıyorsun. gölge yapma, başka bir şey istemem