çoğu zaman hiç de adil olmayan şeydir. bıktım demekten ama gene de; malesef bu ülkede çocuk olmak ve büyümek sorgulamaya açık bir zihin gerektiriyor. bu zihnin nasıl kazanıldığına dair düşüncelerle uğraşmak istemiyorum çünkü kalıtsal ve çevresel faktörlerle uğraşmak, dışarıdan göremeyeceğim kendi yaşamımı irdelemek pek de mümkün değil.
ama şunu biliyorum; her ne kadar belli kalıp düşüncelerin saçma birer yargı olmasını görüyor olsam da gene de zamanı geldiğinde saçma bulduğum endişelere kapılabiliyorum, eskisine göre daha kısa sürse ve beni artık çok rahatsız edemese bile gene de bir süre beni hiç olmadığını düşündüğüm şeylerle aptal bir ruh haline sürüklüyor. var olup olmadığı muammasını ise kendi his ve düşüncelerime dayandırıyorum çünkü bunları yaşıyorum.
küçüklüğümde hazır olarak aldığım ve bir çok yerden duyup artık güldüğüm yargılar kafamda ilk başta 'doğru sinyali' ile duyumsanıp ve sonra aniden gelen tanıdıklık hissi ile birer hatıra olarak bana geçmişimden bir şeyler sunuyor. bana, bunu diyenleri gösteriyor ve düşünmeye, düşündükçe bu yargıların ne kadar saçma olduklarını görmeme götürüyor bu süreç. ve bazen yargılar beni kusturacak kadar çekilemez hale geliyor ve hele sürekli tekrarlananlar.. sanki hayatım sürekli aynı ve (saçma) bir yere giden bir paradoksmuş gibi geliyor. özellikle bu ülkede insanların ölümüyle sonuçlanan yargılar, sanki kaçamayacağım ve ya yok ederken yok olmam gerekebilir türünde bir koku gibi.. ve her seferinde bu koku ya üzerime sinerse diye korkuyorum ve bu sefer daha önce korktuğum şeylerden daha fazla..
tek düze bir hayata sırf hata yapmamak için sürükleyen ve aniden patlak veren, beni bir kalas gibi davranmaya iten bu hatıraları silmiş gibi davranmak da bir hata, onlarla savaşmadan kazanılacak da bir hayat yok. tam güzel bir günün güzel bir anında hayatımı boktan bir güne çevirebilecek (yeni) bir hatıra çıkıveriyor bazen, o daha sinir edici çünkü savaşılması gereken yeni bir süreç ve hayattan kopmayı getiren bir süre... zaman zaman kopup da tekrar devam edilmeyi bekleyen hayat da tam olamıyorken, bu hatıraları beynime kazımayı başarmış insanların bana yaptığı haksızlığa karşı ne yapacağımı bilememek de çoğu zaman rahatsız edici.
genç nesillere karşı yapılan haksızlıkların bir listesi çıkarılamayacak kadar fazla olsa da belki bunu değiştirmek, yeni nesillere karşı daha anlayışlı olmak ve onları, kendi arzu ve düşünceleri tarafınca ve ihtiyaçları olduğu kadar yönlendirebilmek belki kırar bu süreci diye düşünüyorum. çünkü insanlığın büyük sorunları var ve bu sorunları çözüme götürebilmek, kendiyle uğraşıp zaman kaybetmeyle ve yanılma şansı yüksek olmayla olacak değil. bu anlamda genç beyinleri yıkamaya çalışmak, her nasıl bir düşünce olursa olsun büyük bir hata. "o öyledir, bu böyledir" yargıları artık bitmeli.