algılamamın çok zayıf olduğunu utanmadan söylerim her zaman; evet efendim, malesef bana söylenen,anlatılan herhangi bir kavramı beynime yerleştirmem uzun zaman alır. küçüklüğümden beri böyle bu durum... artık balık hafızası mı, kurbağa duygusu mu bilemem.
çocukluğuma inelim, zamanla bugüne doğru geliriz. en basitinden çocukken "allaha ısmarladık" ve "güle güle" kavramlarını anlayamazdım, karıştırır dururdum. hatta karıştırmaktan öte "allaha ısmarladık" kalıbının "alasmarladık" şeklinde talaffuzu yüzünden bu kelimenin hangi dilde olduğunu düşündüm durdum yıllarca... karıştırmaya gelince; nasıl mı karıştırıyordum? misafirliğe giderdik, oturup sohbetimizi yaptıktan sonra (anneler babalar sohbet ederdi,biz mal gibi bakardık) veda vakti gelirdi. biz misafiriz, vedalaşıyoruz ya; "güle güle" derdim; onlar da bana bir daha "güle güle" derdi. buradaki garipliği düşünürken annem "alasmarladık" 'ı yapıştırırdı; iyice anlam karmaşası yaşardım; bir de üstüne "selamatle" geldi... hey allahım ben bu en basit iki kelimeyi çözemezken neler geliyordu başıma? eve döndüğümüzde bana uzun uzun "alasmarladık" ve "güle güle" nin farkını anlatırlardı, hatta "alasmarladık" ın aslında "allah'a ısmarladık" olduğunu peygamber sabrıyla izah ederlerdi... bir sonraki misafirlik yine karmaşa; basit bir "görüşürüz" ü duyana kadar neler çektim yahu?
halay çekmekle, horon tepmenin farkını da anlayamadım ben bir aralar. serçe parmaklarını birleştirdin tepindin; ne oldu o? halay,yok horon... halay teptim. horon çektim. bunu bir yerde daha söylersem aduket çekerler bana. ama ne yapayım? gelin çiftetelli çekelim olmadı; üstüne de diz vurup zeybek çekeriz; foryuken hesabı.
hadi gel köyümüze geri dönelim figaro'nun düğününde halay çekelim... bu da bana tanıdık geliyor; yine hatlar karıştı sanırım; fadime'nin düğünü müydü o yoksa, figaro'nun mu? faaaadime fadime fadime fadime fadime fadime...
sağımın solumun belli olmamasının sebebi sağımı solumu oldukça geç öğrenmemdir. hala daha karıştırırım sağımı solumu; birisi sağa dönmemi söylediğinde yavaş çalışan düşüncelerim hemen gözümün önüne yemeği getirir; kaşığı sağ elimle tuttuğumdan sağ elimi kaldırırım; hah işte o sağ el... tabi o kadar zaman geçer ki; karşıdan gelen sesle irkilirim; "beyefendi, beni duyuyor musunuz; sağa doğru devam..." bunca karmaşanın üstüne bir de sağ sol davalarına girersem oportinizme bulaşırım tam. aman yarabbim.
"akşam altı suları" dedikleri anda aklıma hemen "akşama doğru" programı gelir; arka planda deniz, ışık vurur akşam üstü o denize... ah trt 2 ah! sahi ne oldu o programa?