öncelikle darbe nedir ne değildir bunu bilmek gerek.
her darbe, yapıldığı ülkeye karşı bir harekettir ve hiçbir darbenin gerekçesi haklı değildir. silah zoruyla iktidarı devirmek ve onun yerine geçmek, geçmişte sık rastladığımız olağan bir dönüşüm biçimiydi. bakın şurası önemi; darbe ile kastedilen şey, iktidarı elinde tutan güç odağını ve rejimin temellerini değiştirmeden sadece yöneticileri bertaraf etmektir. bu, ülkenin herhangi bir sorununu çözmez. zaten darbenin amacı da sorun çözmek değildir. "ülkeyi yönlendiren iç ve dış güç odakları ile yöneticiler arasında belirli konularda çıkar ve görüş ayrılıkları oluşunca ya da artık bunlar kullanılamaz hale gelince güç odakları önlerindeki kişleri bertaraf eder ve aynı kaynaklardan, aynı dünya görüşüne sahip başkalarını getirirler." tırnak içine aldığım yandaki cümleyi iyice anlamanızı istiyorum.
önem arz eden birkaç şey daha var darbeye dair bilinmesi gereken.
iktidarı devirenlerin kendilerinin iktidar olması, yoksa hiç devirmeye kalkışmamaları istenir. her darbenin sonunda siyasi sürecin zaten bertaraf edeceği kişi veya politikaların, budanmış ağaçlar gibi daha gür biçimde, yeniden siyaset sahnesinde yer almaları var olanı değiştirmek ve geliştirmek değil, aynen muhafaza etmektir. e böyle bir durumda biri çıkıp demez mi, döteryum suratlılar her şey aynı olacaksa neden darbe yaptınız o zaman? hayır, kimse çıkıp bunu söyleyemez. zaten darbeyi yapanların bilmediği ama yaptıranların kastettiği budur. hiçbir asker, sadece askeri niteliği ile darbe yapamaz. darbe yapan her asker grubunun arkasındaki gücü araması gerekir. zaten bu askerler yanındakilere bakarlarsa onlarda bir ülkenin kaderini değiştirecek birikimi ve çapı göremezler.
şimdi mısıra'a gelelim biz.
ben bunu darbeden öte bir operasyon olarak görüyorum. ortadoğu'yu uzun yıllardır sömüren güçlerin onaylayabileceği kadrolar iktidara gelirse sorun olmaz ancak durum tersi olursa operasyon yapılır. bu konuya ilerde değineceğim. demokrasi kültürünün yerlerde gezdiği, isyan psikolojisiyle siyaset yapmaya alışmış grupların ve ondan da önemlisi asıl gücün ordu olduğu bir ülkede başka ne beklenirdi ki zaten? ama elbette hiçbir askeri darbenin gerekçesi olmaz. ama sorsan darbeciler için sorunları çözmek çok kolaydır. anayasa yok, kanun yok, kural yok. yasak derler, kapattım derler, gözaltına alırlar, işkence yaparlar, tecavüz ederler. yanlış yapıyorsun diyenin kulağını çekmekle kalmazlar dilini koparırlar. müslüman kardeşler'in yakılmış yıkılmış bürolarını kapattılar, liderlerini tutukladılar, mursi'yi göz altına aldılar. medyayı onlar kontrol ediyor şu an. mursi'ye destek veren yüzbinlerce insanın görüntüleri yok hiçbir kanalda. baltacılar diye bir vandal grubu var. hollandalı muhabire tecavüz edenler de onlardı. o görüntülere bakarak "işte müslümanlar böyle insanlardır" diyen orospu çocuklarına gün doğmuş oldu bu sayede. onların müslümanlıkla hiçbir alakası yok. onlar vahhabi zihniyeti taşıyan iblislerdir. bunlar hz. peygamberin mezarını tahrip etmiş olan soysuzlardır. allah bunların bin türlü belalarını versin.
her neyse.
bana sorarsan mursi zaten gidiciydi. önümüzdeki seçimlerde gidecekti büyük ihtimalle. mursi seçimleri kazandığı ilk gün "sorunları çözmek için bana 100 gün verin" demişti. adalet ve yolsuzluk olmak üzere ülkedeki kronikleşmiş sorunları çözebileceğine dair bu fazla iddialı çıkışı halk arasında büyük bir beklenti ve iyimserlik havasına yol açmıştı. bu bir hatadır. mursi'nin bunu söylemiş olması kendisinin ve doğal olarak müslüman kardeşler'in devleti ve uluslararası sistemi yeterince tanımadığının kanıtıydı. biraz bilgi birikimi olmuş olsa bu tür vaatlerin bir lideri, bir ülkeyi nasıl hedef haline getirebildiğini görebilirdi. aradan zaman geçmiş olmasına rağmen mursi söylediği gibi bunları çözemedi. üstelik ekonomi her geçen gün dibe vurmaktaydı ve ülke halen devrim sürecindeydi. reform ve yeniden yapılandırma çalışmaları içte ve dışta büyük bir tepkiyle karşılanıyordu. bu direnç aşılamadığı için de zaman mursi'nin aleyhine işliyordu ne yazık ki. bundan ötürü mursi kendi taraftarlarının beklentilerine cevap verebilmiş değildir. müslüman kardeşler islam'ı daha çok referans alan yasalar çıkarmadığı için tepki gösterirken, diğer kesim de çıkarılan yasalarla hayat tarzlarının tehdit altında olduğunu savunuyordu. yani sevgili kardeşlerim; mursi ne isa'ya ne de musa'ya yaranamadı.
mursi belki sorunları zamanla çözebilirdi. ama buna izin vermediler. içerde ordu, yargı, bürokrasiden oluşan köklü bir koalisyon var. vesayet sisteminin nöbetçileridir bunlar. islami açıdan darbeye onay veren şeyh kılıklı satılık fetvacı da bu piyonlardan biridir. bunlara karşı savaşmak ciddi manada çok zor. örneğin recep tayyip erdoğan bu pisliklerle 10 yıldır savaşıyor ve yargıda hâlâ bazı kalıntılar var. onlar da çözülecek umarım.
mursi der ki;
"demokrasi uğrunda ölmek tarihe bir leke olarak geçmekten iyidir" bu neye tekabül ediyor? iç savaş demek mi bu? belki. ama şöyle bir olay var; mısır ordusu israil'e karşı savaşmış bir ordu imajı üzerinden meşruiyetini sağlayıp bunu sonuna kadar kullanan bir ordudur. öyle bir ordu ki, israil'e karşı kaldıramadığı uçakları kendi halkına karşı kaldırıyor. bu da acı bir ironidir. mübarek bile israil'e karşı savaşmış bir asker olmakla kitlelerin karşısına çıkıyordu. polis ve istihbaratın sivil halka göz açtırmayan doğrudan baskısı karşısında ordu ülkenin hem ekonomik hem manevi ufkunu kapsayan otoritedir. bundan ötürü ne ordu halka karşı silah kullanmayı ne de halk askeriyle çatışmayı göze alır. fakat, mursi yandaşları ve cunta destekçilerinin karşı karşıya gelip gelmeyeceği ile ilgili tahmin yürütmek bile istemiyorum.
işin hem acı hem komik bir tarafı var.
dünyanın 1 numaralı demokrasi ihracatçısı olan birleşik devletler ve onun başkanı obama ağzını açıp hiçbir şey söylemedi bu durumla ilgili. ağzında bi şeyler geveledi necati şaşmaz gibi. medya desen, tık yok. avrupa ülkeleri de böyle ne yazık ki. neden tık yok biliyor musun benim güzel kardeşim. çünkü bunu onlar yaptı. mursi seçildiğinde çıkıp demişti ki, "israil şunu bilmeli ki, bölge ülkeleri eski bölge ülkeleri değil, liderler de eski liderler değil" işte bu adamın ipi o gün çekildi kardeşlerim. söz konusu israil'in güvenliği ise gerisi teferruat. birinci dünya savaşı'ndan sonra ortadoğu'yu kimler şekillendirdiyse şimdi de aynı şeyi yapıyorlar. israil'in bu darbedeki rolünü daha sonra yazacağım inşallah.
son olarak;
müslüman kardeşler bu darbelere 80 yıldır direniyor. bu ilk değil. geçmişe oranla itibarları daha fazla şimdi. biz zulme karşı geldik, darbeye direndik diyebilecek şerefleri var onların. halkına tank namlusu doğrultan diğer köpekler ise yüzlerine tükürülecek insanlar olarak hatırlanacaklardır.