Şizoid durum öncelikle dış nesne ilişkilerini ortadan kaldırmaya ve
kopuk, geri çekilmiş bir biçimde yaşama çabasına dayanır.
Kopukluk, kapatılmışlık, temassızlık, kendini ayrı ya da yabancı hissetme,
her şeyin bulanık olması ya da gerçekdışı gelmesi, kendini insanlarla
bir hissetmeme ya da yaşamın anlamını yitirmesi, ilginin azalması,
her şeyin boş ve anlamsız görünmesi gibi şikâyetlerin hepsi çeşitli
yönlerden bu ruhsal durumu betimler. insanlar genellikle bunu
'depresyon' olarak adlandırırlar;
ama klasik depresyonda kolayca fark edilen kara kara düşünme, öfke ve suçluluk
gibi ağır, karanlık, içten içe yaşanan duygular bu hastalarda görülmez.
Depresyon aslında hastanın saldırganlığını iç kendiliğine yöneltirken
açıkça öfkeli ve saldırgan bir davranışa kapılmama mücadelesinin
bir parçasını oluşturan, daha dışa dönük bir ruhsal durumdur.
Yukarıda sözü edilen durumlar ise daha ziyade 'şizoid durumlar'dır.
Bunlar kesinlikle içe dönüktür. Depresyon nesne ilişkileriyle ilgilidir.
Şizoid kişi ise nesneleri reddetmiştir, onlara hâlâ gereksinim
duysa bile.**