kendisini bu başlıkta eleştirenlerin soru işareti butonuna bastığımda yüzde doksanının akp li olduğunu görüyorum. bir yandan seviniyorum bir yandan üzülüyorum. sevinme nedenim, parti içinden kendisine en azından baykal kadar muhalefet edilmemesi. çünkü hala güvenilen birisi olduğu anlamına geliyor benim için bu.
üzülme nedenim ise ilk geldiği gün onu seven insanların, etraftaki akplilerin zırvalarıyla, yavaş yavaş bu adama olan güvenlerinin kaybolduğunu da görmem. bu adam kimsenin güvenini yıkacak bir şeyler yapmadı şimdiye kadar. geldiği günden beri bin tane iftira attılar, sırf bu bile onun değerini büyütüyor benim gözümde. ayrıca dün meclis konuşmasını sonuna kadar dinledim. en ufak bir yanlış, veya gündeme dair bir eksik bulamadım. hatta fazlası bile var. akp nin nasıl bu kadar yükseldiğini, güçlendiğini özetlemiş. önce medyayı sonra yargıyı şimdi de yavaş yavaş sendikaları ele geçirmeye başladığından bahsetmiş. aynen alıntılıyorum:
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2 Temmuz 1993de yaşanan Sivas olaylarının bugün yıl dönümü olduğunu hatırlattı. Sivas olaylarının tarihin önemli dönüm noktalarından birisi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, 2 Temmuz 1993 yılının Ortaçağın Türkiyeye getirildiğini tarih olduğunu belirtti. 2 Temmuz 1993 yılını insanların yakıldığı tarih olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, Orada hayatını yitirenler yanarak can verdiler. Bedel ödediler. Nazım ne güzel söylemiş; sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlık aydınlığa. Kuşkusuz yanarak ağır bir bedel ödediler ama onlar cumhuriyeti ve geleceğimizi aydınlattılar. Bir insanlık suçunun bedelini ödediler dedi.
iNTiKAM DUYGUSUYLA KiMSE HAREKET ETMESiN
Sivas olaylarının asıl faillerinin hiçbir zaman yakalanmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, Sivas olaylarının asıl faillerine gölge edildiğini ve sırtlarının sıvazlandığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu, Onları savunanların yani asıl faillerin avukatlığını yapanların hemen hemen tamamı AK Parti saflarında yer alıyor diye konuştu.
Bir insanı yakmak hangi kitapta vardır diye soran Kılıçdaroğlu, insanı sevmek varken neden yakılıyor dedi. intikam duygusuyla kimsenin hareket etmemesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, kendi kitaplarında intikamın bulunmadığını ve intikamın insana yakışmayacağını vurguladı. Sivas olaylarında hayatını kaybedenlerin ağır bir bedel ödeyerek isimlerini tarihe yazdırdıklarını sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, Sivas olaylarında hayatını kaybedenleri saygı ve sevgiyle anacaklarını kaydetti.
2004 YILINDA BiR BAKAN GAZiANTEPTE KÜRSÜDE GAZETE YIRTMIŞTI
Siyasetin, siyaset yapan kişinin halka adanmışlık sözü olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, siyasetçinin bireysel çıkar peşinde koşmadığını, siyasetçinin partisinin de çıkarları peşinde koşmaması gerektiğini vurguladı. Siyaset yapan kişinin odak noktasında ülkesinin çıkarlarının olması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, siyasetçinin özünde diktatörlüğe gidermek olduğunu söyledi.
2002 yılında yapılan seçimde AK Partinin yüzde 34 oy aldığını ve Recep Tayyip Erdoğanın o dönemde milletvekili seçilemediğini anımsattı. O dönemde yüzde 34 oy alan bir partinin genel başkanın parlamentoda olması gerektiğini söylediklerini belirten Kılıçdaroğlu, Anayasa değişti, yasalar değişti, Seçim Kurulu karar aldı ve Siirtte seçim yapıldı ve bu kişi (Recep Tayyip Erdoğan) parlamentoya milletvekili olarak geldi. Güzel şeyler söylüyordu, demokrasi diyordu, özgürlük diyordu, herkese özgürlük diyordu, herkese demokrasi diyordu. Demokrasi olmalı diyordu. Demokraside vesayet olmamalıdır diyordu. Halk en büyük güçtür diyordu ve halka güvenmeliyiz diyordu. insanlara umut bağladılar. Her seçimden sonra balkon konuşmaları yapıldı. Biz ayrım yapmıyoruz dendi. Ben bu ülkede yaşayan herkesin Başbakanıyım dedi. Bize oy verene de oy vermeyene de saygılıyız dedi. Oy vermeyenler de benim yurttaşlarımdır dedi. Sonra bir tarif veriyorum 2004 yılında bir AK Partili bir bakan Gaziantepte gazeteyi yırttı dedi.
GAZETE YIRTILDI KiMSE SES ÇIKARMADI
AK Parti hükümetinin göreve ilk geldiği dönemde önce medyayla uğraştığını öne süren Kılıçdaroğlu, AK Parti hükümetinin medyayı dağıttığını ileri sürdü. Medyaya ağır cezalar kesildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
Gazete yırtıldığında kimse ses çıkarmadı. Gazetelerde küçük haber oldu. Bakan koltuğunu garantiledi. Sonra medya mensuplarına ve patronlara ağır cezalar kesildi. Beğenmediklerinin işine son verildi. Medya patronları gidip ziyaret etti. Siz kimi benim gazetemde köşe yazarı olarak görmek istiyorsunuz dediler ve bunu çıkıp televizyonlarda da söylediler. Medyayı çökerttiler. Halkın sağlıklı bilgi alma kanallarının önünü tıkadılar. Artık gazeteler hep ondan bahsediyor, televizyondan hep ondan bahsediyor. Onların yandaşları çıkıyor kanallara. Sabah akşam onlardan bahsedildi.
BiR GECEDE 160 MiLiTANI YARGITAYA YERLEŞTiRDiLER
Medyanın halledilmesinin ardından sıranın yargıya geldiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, medya engelini aşan hükümetin yargı engelini de aşmak için çalışmalara başladığını kaydetti. Kılıçdaroğlu, Yargının militanlaştırılması gerekiyordu ve bir referandum yaptılar. Yargı sil baştan değişti. Bir gecede 160 militanı Yargıtaya yerleştirdiler. Danıştaya yerleştirdiler. Danıştay Başkanı emekli oldu yerine başkan adayı seçilemiyor, niçin. Kapı arkasında yapılan pazarlıklar sonuçlanmadı da onun için. Sözde yargıçlar oy kullanacak, söz aday çıkacak. Kurumları kurum yapan o kurumların kültürleridir. Danıştayın bir kültürü var. En yaşlı Danıştay üyesi başkan seçilir. Bu kültür oluşmuş ve bu kültürlerin tamamını yerle bir ettiler. Ne Yargıtay da kültür kaldı ne Danıştayda kaldı. Herkes bir kişinin gözüne bakıyor. Kimi işaret ederse gidip oyunu oraya verecek. Böyle bir yapı içerisinde yargı elden çıkmıştır dedi.
SANA SENDiKA DEĞiL, KAPI KULU DEMEK LAZIM
Medya ve yargının halledilmesinin ardından sıranın üniversitelere geldiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, hükümetin üniversiteleri sil baştan yenilediğini ileri sürdü. Üniversitelerin suskun kuruluşlar haline getirildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Bereket versin orada gençler varda mezuniyet törenlerinde özgürce haykıra biliyorlar. Sendikalar halledildi. Siz düşünebiliyor musunuz bir sendika greve gidiyor ve konfederasyonun başkanı grevi kırıyor. Hangi akıl. Uluslar arası Çalışma Örgütü Türkiyeyi kara listeye aldı. Konuşan var mı, tartışan var mı. Sadece bizim CHPliler geç kaldı diyor ve geç kaldı. Geçmiş olsun size. Bu sendikalardan bizim bildiğimiz sendikacı çıkmaz. Sendika ağasından sendikacı olmaz. Sendikacı işçinin hakkını korur. Memur sendikaları, kendi memur sendikalarının üye sayısı son on yılda yüzde 770 arttı. Bunlar birde memur hakkını koruyacak. Grev yasağı getiriyorum diyor memura o da gidip evet diyor. Sen ne biçim sendikasın. Sana sendika değil kapı kulu sendikası demek lazım.
KUL HAKKI YiYENDEN BU MEMLEKETE HAYIR GELiR Mi?
Sıranın yasama organına geldiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
Yasama organı bizim bildiğimiz yasama organımı. Milletvekillerinin bir yasa karşısında çıkıp düşüncelerini özgürce dile getirdikleri bir yasama organımı. Böyle bir şey yok. AK Parti milletvekili bile diyor ki, el kaldırıp, indiriyoruz. Niçin el kaldırıp, indirdiğimizi bizde bilmiyoruz diyor. 19 Mayısta benzeri yapılıyordu. Bunları söyleyen ben değilim. AK Partinin vicdanlı vekilleri bunu söylüyor. Kabul edemiyoruz diyorlar bu anlayışı. Ben söylerim olur diyor. Ağzından bir cümle çıkıyor ertesi gün kanun teklifleri hazırlanıyor. Ağzından bir cümle çıkıyor yasa önerileri parlamentoya geliyor. O ne derse arkasından oluyor. Sivil Toplum Kuruluşları da halledildi. Ağır cezalar verildi. Yargı talimatla dava açıp, talimatla karar verme süreci içerisine girdi. Dava açacağız diyor, savcılar durmasın diyor. Göreceksiniz diyor, daha cezalar verilecek. Öyle bir noktaya geldi ki artık tiranlığını ilan etti. Yasama ve Yargı benim için ayak bağıdır deme cüretini gösterdi. Hep böyle bardak birer damla damla doldu ve Sayıştayı da perişan ettiler. Ülkedeki vergilerin nereye harcandığını hesabı bile sorulmadı. Bunlar ne diyordu, kul hakkında söz ediyorlardı. Kul hakkı yiyen adamdan bu memlekete hayır gelir mi? şeklinde konuştu.
SEVSiNLER SENiN MiLLiYETÇiLiĞiNi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın insanların özel yaşantısına karışmaya başladığını öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğanın ben her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alırım sözünü hatırlatarak, Şimdi milliyetçi kesildi dedi. Kılıçdaroğlu, Sen dün neredeydin, dün aklın başında değimliydi, promterde yazmıyor muydu. Bugün milliyetçi kesilmiş beyefendi. Sevsinler senin milliyetçiliğini dedi.
BiZ SENi BAŞBAKAN OLARAK MI ATADIK, DiKiZÇi OLASIN DiYE Mi?
Korku duvarlarını Türkiyenin gençlerinin yıktığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Bizden senden korkmuyoruz dediler. Kiminle gelirsen gel dediler. ister TOMAlarınla, ister suyunla, ister biber gazınla, ister plastik merminle gel. ister gerçek merminle gel. Bedenimi siper ediyorum ve senden korkmuyorum dediler. Hatırlarsanız 1968 olayları Pariste başlamıştı. Bütün dünyaya yayıldı. Gezi olayları istanbulda başladı ve bütün dünyaya yayıldı. Bütün dünya, bütün kurumlar, bütün sivil toplum kurumları ve herkes bu gençlere sahip çıktı. Gençler özgürlüğüme dokunma diyor, hayatıma dokunma diyor. Bu ne diyor; Dolmabahçe oturuyorum, Kadıköyden gelen vapurlara bakıyorum. O kadınları seyrediyorum diyor. Biz seni Başbakan olarak mı atadık, dikizci olasın diye mi? Bunu çıkıp televizyonlarda anlatıyor. Nasıl bir düşünce ve ruh halidir bu. Bu nedenle bu tiran hakkında bizim konuşmamıza gerek yok. Bu ülkenin psikologlarının konuşması lazım diye konuştu.
BiZiM ÜÇ-BEŞ ÇAPULCU KARiZMASINI ÇiZDi
Kılıçdaroğlu, Bana kimse dokunamaz diyordu. Kimse bana diz çöktüremez diyordu. Ben dünyanın lideriyim diyordu. Sonuçta ne oldu? Bizim üç beş çapulcu çıktı karizmasını çizdi, panik içinde geldi. Korkuyor. Gençler benim düşünceme, hayatıma dokunma diyor. Gençler bunu yaparsan karizmanı çizeriz diyor. Yaptı ve karizması çizildi. ister 30 kanal canlı versin, istersen bütün gazeteler seni manşetten versin. Artık senin bu ülkede kıymetin kalmadı dedi.