ismini muhtemelen mayıs ayında neden olan alerjik bir kaşıntıdan alan, ailenin her bireyinin küçük de olsa kendilerince büyük buhranlarını "sıkıntılarını" işleyen film.
eğer sahnelere değinecek olursak;
mesela emin amcanın "devlet o sana mı bırakır" diyenlere rağmen tüm inancıyla o ağaçlara gözü gibi bakması. hatta bu sahnede emin amcaya kısa şort giydirilmiştir bu da emin amcanın bir çocuk kadar umutlu ve hevesli olduğunu gözümüze sokuyordu o sahnede kısa pantolonu ile.
muzaffer'in okuldan çıkıp parka gittiğinde tam o sırada ali de oradan geçiyordu. kamera boş salıncak ve ali'ye odaklanmıştı. muzaffer kendi çocukluğunu görüyordu ali'de.
ali'nin ise isteği uğruna 40 gün bir yumurtayı kırmadan taşımaya çalışması, yumurta elinde sağlamken onu sahtekarlığa teşvik eden muzeffer'e "olmaz, kandıramam" demesi ama yumurtayı kırıp hedefinden, hayalinden koptuğunu gördüğü anda üç kağıtçılığa başvuran ali adeta insanın iç güdüsel bir tasviriydi o çocuk temizliğiyle. en son müzikli bir çakmak gördü, saatten vazgeçti hedefi bu kez çakmak oldu. çakmağa ulaşınca bu kez de saati de istemeye başladı. bu da tamamen hayattaki hırslarımıza, gittikçe daha da artan sahiplenme arzumuza tekabül ediyordu. bir de çakmakta çalan müzik eminim hepimizi çocukluğumuza götürdü;
çekilen videoları izleyen fatma teyze ve emin amca ne kadar yaşlandıklarını ve aslında kendilerinden ne kadar uzaklaştıklarını farkettiler. insan yaşarken kendini unutup, hayatın akışına kaptırıyor kendini. aslında durup bir kesit olarak o anları yeniden izlesek ne kadar değiştiğimizi, ne kadar kendimiz olmaktan uzaklaştığımızı ve hayatın kattığı ufak izleri yüzümüzdeki çizgileri farkedeceğiz.