para gitmesin, çocuklarımın bir ihtiyacını karşılarım diye, iş hayatı boyunca öğle yemeğine yarım saat mesafedeki evine yürüyerek gidip gelen insandır.
acıktığında bir simit bile almayan, ayağındaki ayakkabıyı yıllar boyu giyen, yeni ayakkabı alsana dendiğinde de yok bu iyi yıllardır giyiyorum çok sağlammış diye alçak gönüllülük yapan adamdır. dişinden tırnağından arttırıp biriktirdiği üç kuruş parasını, çocuklarının gönlü olsun diye gözünü kırpmadan harcayan adamdır.
yıllar boyu çile ile çalışmış, tam emekli olup dinleneceğinde, evin annesini gögüs kanserine yakalanıp tek kolunu kullanma yetisini kaybettiğinde, emekliliği unutan, bu kezde evin yemek bulaşık işlerine kollarını sıvayan, bundan bir kere bile şikayet etmeyen insandır.
zaman geçiyor gittikçe yaşlanıyorsun baba. dizlerin tutmuyor, tansiyonun var, şekerin çabuk düşüyor gözlerin kararıyor. ama sen yinede türkiyenin öbür ucuna gidecek olsak, bizi yanlız bırakmıyorsun."takma kafana yanında ben varım, arkandayım, benlik bir şey var mı? "
ömrümden ömür alıp sana verebilsem emeklerini ödeyebilir miyim?