o kadar çoktur ki hayatın anlamı. anlatmaya neresinden başlansa yanlış olur, bu yazı da uzun olur kimsecikler okumaz.
öncelikle anlamakta saklıdır hayatın anlamı. yüzyıllardır bütün yazarlar, sırf siz o anlamı bulun diye anlaşılacak şeyler yazarlar. aslolan anlamaktır, kağıtlarda kalanlarsa teferruat.
güzelliktir hayatın anlamı. bir anadolu delikanlısının gece yarısı yollara düşüp:
ay buluta girmiş gece yarısı
üstüme yağıyor nisan dolusu
sevda çekenlerin gelmez uykusu
yağma yağmur yağma yol çamur olur
sevdiğim gelecek, gelmek zor olur
diye türkü tutturmasıdır. aydır, buluttur, nisan dolusudur hayatın anlamı, biraz uykusuzluk, çokça sevda çekmektir. sevdiğinin ayağı çamura batmasın diye türkü yakmaktır hayatın anlamı.
yıllarca kurduğun hayalin, memleketinden binlerce kilometre uzakta, bir akşam bütün heybetiyle seni karşılaması, bin yıl evvelden gelen bir sesle "hoşgeldin" demesidir hayatın anlamı. dünyanın ıssızlaşması, zamanın kaybolmasıdır. yaşamakla ölmek arasında gözün açık gitmeyeceğini bilerek dik durmaktır.
bir nazlı ceylan gibi sevmektir memleketini. mahalleni, çocukluk arkadaşlarını, okul aşklarını özlemektir. ara sıra asfalt yollara bakıp, taşlı sokaklardan geçen at arabalarının arkasına asıldığını hayal etmek, dalından şeftali koparıp yemektir hayatın anlamı.
genç yaşta kırlaşmış sakallarıyla, zemherinin tam ortasında borç harç alınan 250 kilo kömürü kömürlüğe taşıyan babana bakıp bakıp, babam dünyanın en güçlü adamı demektir hayatın anlamı. bahçe duvarının üstüne tüneyip, mahallenin köşesinden dönüp gelmesini, illa da ramazan çöreğine saplanmış horoz şekeri getirmesini beklemektir. evini bir pazarcı arabasıyla on seferde tek başına taşımasını hayran hayran izlemektir.
soğuk kış geceleri gurbette it gibi titrerken anam akşama ne yedi acaba diye düşünmektir, akşamı peynir ekmekle geçiştiren ananın, kuzumun sırtı açık kalır mı ki diye düşünmesidir hayatın anlamı.
abi kardeş olmaktır, bütün harçlığını abine verebilmektir, abinden "kızla buluşacam" deyip bütün harçlığını söğüşlemektir hayatın anlamı. daha on dokuz yaşında sovyet tanklarının karşısına dikilir gibi hayata horozlanıp sevmektir, şairin dediği gibi rezilce sevmektir hem de...sevişmektir.
yağmurun altında tir tir titreyip karşı kaldırımdaki annesine miyavlayan çaresiz kediyi koynuna alıp, sinemaya gitmekten vazgeçmektir, her yaşlıya yardım etmek, her hastanın halini sormak, her öksüzün başını okşamaktır. geldiği yeri unutmamaktır hayatın anlamı.
kimseye söylenmese de mustafa kemal`in ordusuna asker olmanın verdiği gururla bir iki gece uyuyamamaktır, vatanı korumaktır, bayrağa ve silaha el basarak yemin etmektir, delikanlı olmaktır, gururlu olmaktır, şerefli olmaktır hayatın anlamı.
taze demlenmiş bir bardak çaydır, yanında illa ki sigaradır, sigaradır. baştan ayağa efkara bürünmektir, kimi zaman duvara kafa atmaktır, kimi zaman sokakta halay çekmektir.
borç isteyebilecek kadar yakın dost edinmek, borç verebilecek kadar insanlara güvenebilmektir.
eve gitmek yerine istanbul`a gitmektir hayatın anlamı, kendine faydası olmayan işleri insanlığa faydalı diye yapabilmektir. yetmiş iki milleti bir görmektir, milletini aşkla sevmektir. kimsenin dinine karışmamaktır, dinine kimseyi karıştırmamaktır.