hep daha fazlasını isteyen insanoğlunun bunu neden devamlı yaptığını sorgulamakla ortaya çıkan detaylardır.
tüm insanlar nankör müdür? yerde 5 ytl bulunca sevinen bir insan, bir yandaki sokaktan gitse idi 10 ytl bulacağını öğrenince neden üzülür? neden hep bardağın boş tarafı ön plandadır? eksiksiz diye bir şeyin olmadığını anlamak için daha kaç yıl geçmeli?
...
kulağımda dimmu borgir çalıyor, çok severim shagrath'ın o tiz sesini. black metali dünyÂya pop müzik kadar rahat yaymalarına şaşırır kalırım. hatt norveç'de yaşamayı da çok isterdim.
kızılay, her günümün geçtiği yer. canım sıkılır severim yürümeyi...arkadaşlarım pek sevmese de ben severim. kafam atar suran'ı alıp cebeci'ye doğru yardırırız, işte bugünlerden birisi idi;
önde bir anne bir de çocuğu. kız çocuk devamlı ayakkabı istiyor annesinden. yaşı da bayâ küçük, öyle paytak paytak yürüyor bir yandan da "anneeee ayakkabııı" diye ağlıyor, cümle kurmaya çalışıyor öyle.
anne kararlı "olmaz" diyor. "var bir sürü ayakkabın". çocuk bu anlar mı hiç "olmaz"dan? bi bağırıyor, metro yankılanıyor. oyy...
derken onu gördüm, kim bilir nereye gidiyor, yakını var mı?, adı ne?, neden böyle oldu?
içim burkuldu. aralarında 5 metre olan iki insan, birisi ayakkabı derdinde her ne kadar çocuk da olsa ve diğerinin ise ayakkabı giyecek ayağı bile yok.
...
tanrı'yla sohbet etmeye başlıyorum o anda, suran "olm şu kıza baksana" diyor, ardından dönüp önüme baktığımı görünce "yav geçti bee ne mal herifsin yaa" diyor.
ama ben o sırada karşıma tanrı'yı almışım ve soruyorum ki insanların bir kısmını eksik yarattın...peki gereken sabrı verdin mi onlara ??
insanlara alay etmemek gerektiğinin erdemini verdin mi?
hergün sayısız özürlü insanın kendilerini kötü hissetmesinin nedeni kim?
<çat>
derken bir kırılma sesi duyuluyor. gothic kişisi uyanık bir işportacının sattığı antene basıyor ve kırıyor. adam yere bez koymamış karanlıkta görememişim. adam diyor ki "2 ytl, bu benim ekmek param..."
bir kadın çıkıyor hemen, "beyfendi, satıcının da suçu var 1 ytl vermeniz yeter bence"
adam ısrar ediyor "bu benim ekmek param..."
bu uyanık, olay sonrası ekmeğini yerken "ben bu parayı mal satarak aldım" mı diyecek kendi kendine, yoksa "tuzak kurdum, balığın teki düştü sattım" diye mi?
o sırada gene görüyorum böyle birisini. muhtemelen hasta, burnuna kadar bağlı bez parçası. yerde yatıyor.
birden bu parayı neden yanıma aldığım aklıma geliyor. aptal bir magnum dondurması yemek için almıştım bu lÂnet 2 ytl'yi.
fazlasına ihtiyÂcım yoktu diye düşünmüştüm.
benim derdim magnum'du ve şimdi bu para uyanık geçinen bir satıcıya gidiyordu.
çoğu insanın hayatın fonunda yer alan bi figür olarak gördüğü, paraya asıl ihtiyÂcı olan kişi de orada öylece yatıyordu.
bir şeyleri değiştiririm umuduyla, kaderi değiştiririm umuduyla ve bir inatla eve gittim üşenmeden.
döndüğümde o hasta dilenci orada değildi.
bir daha da göremedim kendisini, veremedim ona o 2 ytl'yi.