- gerçek dindarlar ile dindar görünmeyi önemli bir getiri unsuru olarak kullananlar, diğer bir değimle din tacirliği yapanlar ayrışırlardı ve böylelikle bizler, müminler ile yavşak şovmenlerin kimler olduklarını rahatlıkla görebilirdik.
- devlet, sözde değil özde laik olmayı başarabileceğinden; diyanet adlı bir kurum kalmazdı. ibadethanelerin bakım-onarımı ve buralarda görevli din personelinin ücretlerini, aynen diğer laik devletlerde olduğu gibi o dine inanan müminler, kurdukları vakıflar vasıtası ile topladıkları paralarla öderlerdi. dolayısı ile camide ibadetin bir bedeli, pamuk eller cebe olurdu.
bunun şöylesi bir faydası da olurdu; devletin topladığı vergilerin bir bölümü dinen haram kabul edilen faiz gelirlerinden, kadın ticaretinden, içkili restoran, bar, pavyon gibi ticarethanelerden elde ediliyor kuşkusuz. devlet, dini kurumların bakım-onarımı için ve bu kurumlarda görevli din adamları için ücret ödemeyi kestiğinde, bu haram paraların ibadet gibi kutsal bir değeri kirletmesi de büyük ölçüde önlenmiş olurdu.