the elephant man

entry79 galeri
    55.
  1. insanlık ayıbı film. insanlık ayıbı çünkü bazı bölümleri o kadar rahatsız edici ki sormayın gitsin. Filmin o kasvetli havasını Londra sokaklarından alabilirsiniz zaten. Gülen bir insan bulmak çok zor. Böyle bir insan bulmak zorken bir de böyle de fiziksel dezenformasyona sahipseniz bu çok daha zor. Üstelik yaşanmış bir hayat hikayesinden alınmış olması, insanı daha da etkiliyor. David Lynch'in sade anlatımıyla bizlere kazandırdığı tek eser belki de.. Diyalogları ve acı senaryosuyla her geçen dakika daha da içine çekiyor film insanı.

    Filmde her ne kadar bir filin saldırısına/tecavüzüne uğrayan kadının oğlu John Merrick olarak gözükse de gerçek hayatta genetik bir bozukluktan kaynaklanıyor bu hastalık. Bu hikaye ise sadece Sam Torr adlı şovmenin kendisinden daha fazla kazanç elde etmek için uydurduğu bir hikayedir. Yani bir kusurdan nasıl para çıkartılırın acımasız hikayesi.

    --spoiler--

    Bir anlığına düşünsenize doğru dürüst gezemediğinizi, normal bir şekilde uyuyamadığızı.. insan olsanız dahi size hayvan gibi bir muamele yapıldığını düşünsenize.. Ama bakın sadece 'düşünsenize' demekle yetiniyorum çünkü kimsenin böyle yaşamak istemeyeceğini biliyorum. Peki böyle yaşamak istemeyip de böyle yaşamaya mahkum kalmış bir insana çektirilen eziyetin anlamı nedir? Empatik olmak yerine neden antipatik olmayı tercih eder insanoğlu? Neden kusurlu birilerine ezik, hurafe, ucube gibi bakar insanoğlu? Sanki kendimiz çok kusursuzmuşuz gibi. Evet belki de çok kötü görünüyordu Merrick'in o hali ama onun o haline şeffaf bir perde çekip neden içinde ki güzelliği görmek istemediler. Filmde dikkatinizi çektiyse sanatçı kesim Merrick'i ayakta alkışlarken hiçbir niteliğe sahip olamamış insanlar onunla bir oyuncakmış gibi oynuyordu. Tiyatrocu bir kadın ona ''Romeo'' deyip yanağına öpücüğü kondururken, ucuz bir şovmen ona ''ucube'' deyip acımasızca dövebiliyordu onu. En duygusal olanı da istasyonda ki halidir John Merrick'in.. Onunla dalga geçen çocukların arasından koşarak uzaklaşmak istiyor fakat curcunanın arasında buluyordu kendisini. Maskesi çıkarılıyordu çok birşeymiş gibi ve o kaçmaya başlıyordu korkarak.. Köşeye sıkışıyordu onunda bir sabrı vardı ya haykırıyordu.. ''Ben fil değilim, ben hayvan değilim, ben yaşayan bir canlıyım, ben insanım! diyerek... Bizim de gözyaşlarımız niagara şelalesi olup akmaktaydı o sıra.

    Tiyatrodan alkışı aldıktan sonra onun için artık yapacakları tamamlanmıştı artık. Normal bir insan gibi uyuduğu o gece boğulup 27 yaşında hayatını kaybetmişti bu masum insan. Çünkü o oturarak uyurdu her zaman..

    --spoiler--
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük