Özcimbomlu Sezgin: Sarı Kırmızının Peşinde Bir Hayat
Özcimbomlu Sezgin
Sarı Kırmızının Peşinde Bir Hayat
(Röportaj: Galatasaray Dergisi, Aralık 2002, Sayı: 6)
O spor dünyasının en çok tanınan, bedensel engelli taraftarı. Sezginin Galatasaray aşkı, bir anlamda engelleri aşma azminin de hikayesi...
Galatasaraylı abisi Engin sayesinde yetmişli yıllarda Ali Sami Yenin yolunu öğrenmiş Sezgin Kaçmaz. 1983 yılından itibaren de deplasmanlara gitmeye başlamış. Yöneticilerin ve futbolcuların kendisine gösterdiği ilgi de iyice Galatasaraya bağlanmasını sağlamış ve dünyasını sarı ve kırmızı renkle bezemiş. ilk gittiği maç, Galatasaray-Fenerbahçe maçı. Gökmenin attığı golle maçı bir sıfır kazandığımızı hatırlıyor, bir de Fenerbahçe'de Cemilin oynadığını.
Prekazinin Uğuru
Unutamadığı futbolcu Cevat Prekazi. Zaten Sezginin Galatasaraylılığını pekiştiren de Cevat Prekaziyle kurduğu bağ olmuş. Prekazi sahaya çıkar çıkmaz önce Sezginin yanında alırmış soluğu. Hatta hakem maçı başlatmış olsa dahi Prekazi ne yapar eder Sezginin yanına uğrarmış. O dönemde Sezgin Prekaziyle, Prekazi de Sezginle adeta özdeşleşmiş. Aklında yer eden diğer iki isim de eski kaptanlarımız Cüneyt Tanman ve tabii ki Fatih Terim.
Tekerlekli Sandalyeyle Deplasmana
istanbuldaki maçlar neyse de, deplasmana gitmesine aklımız ermiyor. Ankara ve Sakaryaya trenle giderken, Mersin gibi uzak şehirlerde tercihi otobüs oluyormuş Sezginin. Bir keresinde yalnız başına Zonguldaka bile gitmiş. Akşam stada ulaşmış. Uyuduğu sırada Sezginin tekerlekli sandalyesini çalmışlar. Arkadaşlarının yardımıyla güç bela maça girmiş, yine çok zor şartlarda istanbula dönmüş. Belki aktarılması tatsız bir olay ama Galatasaray için her şeyi yapmayı göze almış bir kere Sezgin.
Amigo Sezgin
Seksenli yılların başında Sezgin tüm taraftarın tanıdığı bir sima hale geliyor. Seyirci Sezgini gördüğü anda tribünler, "Sezgin sahaya, üçlü çektir Cimboma" diye inliyor. Bu üçlünün hikayesini Sezginin ağzından dinliyoruz: "Raşit Çetiner, Fenerbahçe'den Galatasaray'a transfer olmuştu. Bizden de Erdoğan Fenerbahçe'ye geçmişti. O yıl oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçını Raşit ve Seydiç'in golleriyle 2-1 almıştık. Ben maç sonrası sahada turlarken birden seyirci tempo tutmaya başladı: Sezgin sahaya, üçlü çektir Cimboma. Onları kırmak olmazdı. Ben de o dönemin meşhur "üçlü"sünü tüm tribüne söylettim. Daha sonra beni her gördüklerinde bu yinelendi." Soruyoruz Sezgine: istanbulda aynı anda Galatasarayın ve milli takımın maçı olsa hangisine gidersin? Önce kurguluyor kafasında ve yanıtlıyor sorumuzu: "Türk Milli Takımı Dünya Kupasında oynasa, takımın önemli bir kısmı Galatasaraylı oyunculardan oluşsa dahi ben Galatasarayın maçına giderim. Tabii ki gönlüm her zaman ülkemin milli takımından yanadır, ama şu gördüğünüz tekerlekli sandalye beni alır Ali Sami Yen'e götürür."
Sezginde anı o kadar çok ki! Yıl 1987, Galatasaray 14 yıldır şampiyon olamamış. Ligin son maçında Galatasaray Eskişehirle oynuyor. Maçın son dakikaları, durum 2-1. Eskişehir atak üstüne atak yapıyor. Tıpkı diğer taraftarlar gibi Sezgin de şampiyonluk yine kaçacak diye endişeli. Hakem maçı bitirdiğinde Sezgin farkında değil, kilitlenmiş sanki. Yarım saat sonra hastanede kendine gelen Sezgin, hemşireye Prekazi diye sarılıyor ve hemen arkasından kendini sokağa atıyor.
Öldük ve Dirildik
Sezgini dinlerken kendimizi Galatasarayın son yıllarına ait bir belgeselde sanıyoruz. Bu sefer 14 yıl sonra gelen şampiyonluktan bir sonraki yıla gidiyoruz. Olaylı 3-0lık Neuchatel Xamax maçının rövanşında Ali Sami Yendeyiz. Sezgin saha kenarında kapalı tribünün önünde santra çizgisi hizasında yerini almış her zamanki gibi. Ve 5-0lık zaferimizin bitiş düdüğüyle birlikte sevinçten havalanan Sezgin, hayatının ilk ve son iki adımını da orada atıyor. Sonrasında yüzü koyun yere yıkılıyor. Kafasını kaldırıp sandalyesini gördüğünde yürüdüğünün de farkına varıyor.
Sezgin, bu maçın iptal kararıyla Ali Sami Yen'in önünde mide kanaması geçirmiş. Bir gün hastanede tedavi görmüş. Daha sonra Galatasarayın galibiyetinin tescil edilmesinden sonra ise kendini yine sokaklara vurmuş. Yani Galatasarayın üzüntü ve sevinçlerini hep uçlarda yaşamış Sezgin.
Sezgine ailesini soruyoruz. Başlıyor anlatmaya. Babası işçi emeklisi, annesi ev hanımıymış. Her ikisi de vefat etmiş. Abisi bir şirkette çalışıyor. Ailenin diğer fertleri, Sezgini kendi takımını değiştirmesi için çok zorlamışlar ancak Sezgin aşık olmuş bir kez Galatasarayın renklerine. Sonuçta Sezgin ne sorarsak lafı döndürüp dolaştırıp tekrar Galatasaraya getiriyor. Ama hayatı da gerçekten Galatasaraya adanmış Sezginin. Üzerinde sürekli sarı kırmızı giysiler ya da Galatasaray forması var. Bu yetmezmiş gibi oturduğu apartmanın ismini de Özcimbomlu Sezgin Apartmanı koymuşlar. Yetmemiş, apartmanın giriş kapısını, kaldırım taşlarını ve ağaçları da sarı kırmızıya boyamış. Ağabeyi kapının boyanmasına itiraz etmiş ama ne fayda.
Sezginin koleksiyonunu merak ediyoruz. Maç sonrasında futbolculardan aldığı formalar, Sezginin çok değer verdiği şeylerin başında geliyor. Bunlardan en önemlisi de tabii ki Cevat Prekazinin forması. Cüneyt Tanmanın formasını da gözü gibi saklıyor. Fatih Terimin formasını almak ise nasip olmamış. Bir gün tam Terimin yanına ulaşmak üzereyken polis engel olmuş Sezgine. Bu konu açılınca biraz buruklaşıyor Sezgin.
Kâhin Sezgin
Galatasaray yönetimi Sezgini, Borussia Dortmund maçı için Almanyaya da götürmüş. Dortmundda maç öncesinde Ercan Taner, Sezginle röportaj yapmış. Bu röportajda Sezgin o yıl UEFA Kupasını istanbula getirecekleri kehanetinde de bulunmuş. Bir diğer unutamadığı olay da eski Galatasaray Yöneticisi Celal Gürcanın elinden aldığı "Yılın Taraftarı" kupası. Sezgin yıllardır saha içinde maçı seyrettiği yer olan santra çizgisinde, yetkililerin izin vermemesi nedeniyle artık duramıyor. Ancak uğruna çok inandığı bu yer için bir gün yasağı da delmiş Sezgin: "98 yılı Şampiyonlar Ligi 1. Grup maçında istanbulda Athletico Bilbao ile oynuyoruz. Maçın sonları yaklaşırken skor 1-1. Ben etrafımdakilere "Yerime geçeceğim, bana yol verin" dedikten sonra uğurlu yerime doğru yöneldim. Maçın bitimine üç dakika kala kimseye fark ettirmeden yerime geldim ve Haginin son dakika golü ile Bilbaoyu yendik." Geçen yıl Barcelonaya 2-0 yenildiğimiz maçta da eski yerine gitme teşebbüsünde bulunmuş, ancak yetkililer izin vermemiş.
Uğurlu Yer
Yani Sezgin oranın uğruna inanıyor. Peki neden santra noktası diye soruyoruz: "Galatasarayın en önemli tribünü kapalı diyor Sezgin. Kapalının da en ateşli bölümü ortası. Tezahüratları onlar başlatıyor. Skor ne olursa olsun takıma destek veriyorlar. işte ben santraya yakın durduğumda kendimi kapalının ortasındaymış gibi hissediyorum. Onlarla bağırıyorum. Deplasmanlara da onlarla gidiyorum. Onlarla o kadar çok şeyi paylaşmışım ki! işte bu yüzden orada maç izlersem gözlerim açık gitmeyeceğim bu dünyadan."
Derken aklına bir anı daha geliyor Sezginin başlıyor anlatmaya: "Ankara deplasmanına maça gidiyoruz. Adapazarı Hendekte trafik kazası yaptık. Çarptığımız arabadakiler de bizim arabadakiler de yaralı. Ama bende hiçbir şey yok. Sürüne sürüne dışarı çıktım. Ordan bir tane polisle bir vatandaş geldi benim koluma girip beni ayağa kaldırmaya çalıştılar. Tabi ben basamayınca adam diğer yaralılara şöyle dedi. Adamın ayakları kopmuş sesi çıkmıyor. Siz de canhıraş bağırıyorsunuz. Beni aldılar apar topar hastaneye götürdüler. Tekerlekli sandalyemi istedim ama kazada parçalanmış. Özürlü olduğumu öğrenince polis iyice kızdı. Beni hastaneye getirmek için diğer yaralıları orada bırakmışlar çünkü. Niye başından söylemedin dediler? Ben de çok üşüdüğüm için dedim. Hastaneden çıktıktan sonra kaynakçıya tekerlekli sandalyemi tamir ettirip Ankara maçına tek başıma gittim.
ultrAslanı da çok seviyor Sezgin. Kapalı, Eski Açık ve Yeni Açıktaki organizasyonuyla tribünlere renk kattığını düşünüyor. Ayrıca, Eskişehir'de, Bursa'da, Adana'da ve izmir'de yani gittiği her deplasmanda ultrAslanları görmek de ayrı bir keyif onun için. Tribünleri renklendiren meşaleleri de seviyor. Bir çok taraftarlar gibi o da 1991 yılında inönüde oynadığımız Banik Ostrava maçında tanışmış meşaleyle. Uzun süre sonra Galatasarayın oynadığı gece maçında yakılan meşalelerin görüntüsünü de unutamamış.
Rahatsız olup maça gidemediğinde neler hissettiğini soruyoruz. Gene sıra dışı bir cevap geliyor: "Ateşli olsam da, hastanede olsam da ne yapar eder iç dış tüm maçlara giderim."
Galatasaray yönetiminden tek bir isteği var, eski uğurlu yeri olan santranın yanında maç seyretmesine izin verilmesi. Sezgin Kaçmaz, namı diğer Özcimbomlu Sezginin takımı için yaptıklarının yanında bu kadarcık talebini mazur görmemek elde değil diyoruz.