sabah karga bokunu yemeden düştük yollara. ne o, hastaneye gidiyoruz, benim sol böbreği araştırıyoruz. hani şu hiç varolmama ihtimali olan. bugün için nükleer tıp bölümünde randevumuz vardı, sintigrafi çekilecek. sıraya girdik çağırdılar, kana radyoaktif madde enjekte ettiler. bekleme salonuna oturdum, hemen ardından gözüm kararmaya başladı. "şu verdikleri zıkkımdandır geçer birazdan" dedim ses etmedim.
bi süre sonra gözler hepten gitti, etrafı nesneleri seçebilecek kadar göremiyordum, sonrasında tamamen karardı zaten. nefes almakta zorlanmaya başladım, kulaklarımda basınç hissediyordum, duymakta zorlanıyordum. bu sefer ses etmek istedim ama konuşamadım, sadece yanımdaki kardeşimin "iyi misin" sorusunu güç bela duyabildim ve "cık" yapabildim.
sonra öyle bir terlemedir ki bastırdı. uzun süre basketbol oynayıp atmadığım teri o bir iki dakika içinde atmışımdır. bu arada gözler gitti, göremiyordum bildiğin, kulaklar daki basınç hissi iyice arttı. sonra film koptu. bilincimi kaybettim desem, değildir muhtemelen, ama öyle bişey oldu yani. etraftan tamamen kopmuşum, kardeşim o sırada cebimden telefonumu almış, o sırada başka bi yerde olan anneme haber vermeye çalışmış, "bakiye yetersiz" uyarısıyla dumur olmuş, haberim yok. evet çulsuzum.
bu sırada benim rengim beyaz sarı arası gidip gidip gelmiş, ter içinde kalmışım, ama bekleme salonundaki hiç bir allahın kulu kalkıp hemşire çağırmamış arkadaş. kardeşim küçük hadi telaşlandı, koca koca adamlar var orda.
birden film tekrar geldi, en azından etrafımı algılamaya başladım, biraz sonra da annem geldi, o çağırdı doktoru hemşireyi. hemşire gelip durumu anlayıp serum takılması gerektiğine karar verip hazırlayıp getirip takıp tansiyonumu ölçene kadar ben tekrar görmeye duymaya başlamıştım toparlanmıştım. toparlanmış halimde bile 13 olması gereken tansiyon 7 çıktı, kim bilir ne kadar düşmüştü. eller ayaklar uyuştu hareket ettirmekte zorlanıyordum.
neyse sonuçta serumla toparladım. toparlandıktan sonra da amcanın teki geldi "şu saçlarını kestir yeğenim, uzun saç gücünü kuvvetini engeller gücün oraya gider. ne zamandır söyleyecem söyleyemiyorum" dedi. içimden "tebrik ederim amca bunu söylemek için mükemmel bi zaman bulmuşsun" dedim. aslında insanımıza o hemşire çağırmama meselesinden dolayı biraz kızmıştım ama sonradan anladım ki o an sorun olduğunu anlayamamış olabilirler çünkü zaten tenim soluktur benim, inlemedim ya da bağırmadım ne bileyim yardım istemedim. ordaki insanlar da hastaneye gelmiş kendi derdinde, dolayısıyla fark etmemiş falan olabilirler. ağzımdan hafif bi "yardım edin" çıksa eminim ki seferber olurlardı. iyi niyetli insanlar olduklarını fark ettim toparlandıktan sonra, herkes ömürlerinde ilk defa gördükleri ben için endişelenmiş, çantasındaki şekerini çikolatasını suyunu uzatıyor, korkup ağlamaya başlayan kardeşimi sakinleştirmeye çalışıyordu. allah razı olsun demek düşer. hatta bu olaydan iki-üç saat sonra karşılaştığımız teyze hemen nası oldun iyi misin falan diye sordu.
el nihayet, böyle de bir git-gel yaşadım bugün. tecrübe oldu macera oldu, olmayaydı iyiydi ama oldu ne yapalım. burada da paylaşayım aklınızın bir köşesinde bulunsun. yukarıda bahsettiklerim tansiyon düşmesinin sonuçları, eğer çevrenizde bunları gördüğünüz bir insan olursa yapmanız gerekenler, tabi ki ilk önce tıbbi yardım istemelisiniz ama onlar gelene kadar kişiyi sırtüstü uzandırın ve ayaklarını yukarı kaldırın, kollarını da kaldırın gerekirse. buradaki amaç kol ve bacaklardaki kanın beyne gitmesini sağlamak. tuzlu ayran yanılgısından uzak durun. eğer kişinin bilinci açıksa ve açlıktan dolayı bu sıkıntılar oluşmuşsa şeker verebilirsiniz. kişinin farklı rahatsızlıkları varsa bunları tetikleyebileceği için tuzlu ayran ya da bilimum farklı müdahalelerden kaçının ve uzmanların gelmesini bekleyin.
bir de benden kişisel tavsiye, "geçer az sonra" demeyin olum, az sonra geçecek olsa bile koparın velveleyi. ne olur ne olmaz. can bu, kıymetli.
edit: sol böbreğin mahiyetini henüz öğrenmedim. ama bu dakkadan sonra olsa bile yok sayacam şerefsizi. onun yüzünden yediğim inelerin haddi hesabı yok lan keş koluna döndü kollarım. kaç günümü hastanede yedim.