Hayat tercihlerden ibarettir derler. iki tercih hakkın vardır ve ikisinden birini seçmek zorundasındır; başka şansın yokmuş gibi! Ve imkansız olarak nitelendirilenin peşine düşülür çoğu zaman. Çünkü bazen gelmeyecek olanı beklemeyi seçer insan.
Genç adam votkasından bir yudum daha aldıktan sonra yaşadığı duygunun gerçek olmadığına inandırmaya çalıştı kendini. Hızla geçip giden ömrü, yaşlı bir adamın kırışmış cildindeydi sanki. Her gün karşılaştığı insanların dışlayıcı bakışlarını farkedince anlamıştı başkalaştığını. Her ne kadar onlarla iç içe olsa da yalnızlaşmaya başladı bir süre sonra. Ve yalnız atan bu kalbi, insanların arasına karıştıkça daha da uzaklaşmıştı onlardan. izlediği bir belgeselde, "Kuş sürüsü, tek bir kuş için dahi durur ve onu bekler." demişti. Ama o kuş değildi ki. Kendi yalnızlığında boğulup gideceğini zannetti bir an. insan olduğunun farkına bu noktada varmıştı işte. insan yalnız olamazdı. Hiç bir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlardı.
Bir eskici dükkanından aldığı bozuk saatine baktı, gülümsedi ve bir sigara yaktıktan sonra votkasını bir dikişte bitirdi. "Rûyâ ile âyân olup, mertebeye yaklaşmak bir adım daha." dedi içinden. "Hayaller ve gerçekler hep yarışır. Hayaller hep önden gider. Ama gerçekler her zaman kazanır." Bunun farkındaydı. Lakin daldı bir hayale daha. Acı bir keman sesi duydu beyninde. Karamsarlığından kaçarcasına uzaklaşmaya çalıştı. Düşünebildiği en güzel şey oydu. Onu düşündü. Nutku tutulurdu onu düşündüğünde. "Vapur iskeleden uzaklaşırken, kıyıya bakıp iç çekişlerini bilirim senin. Dışarıda binlerce hayat var. Ama sen. Ama sen gözlerini kapatıp her şeyin güzel olacağına inanıyorsun." dedi.
Kapattı gözlerini. 13 harfli o cümleyi söylemek ne kadar zordu oysa... "Her şeyin kader olduğuna inanacak kadar saf bir insanım ben." dedi. Kalabalığın arasına karıştı yine çaktırmadan.