Dönüşüm sancıları en sonunda bir sonuca varmıştı, gürbüz bir isyana gebe halk, sonunda aşkımızın meyvesini doğurmuştu istanbul'un bağrına. O, sağlıklı, karakaşlı, kara gözlü, bembeyaz tenli ve apalak bir isyandı. Burada kopan ipin kalıntıları diğer illere de çarçabuk yayılmış ve birike birike orada da yeni ipler oluşturmuş ve inceldikleri yerden kopmuşlardı bu ipler de.
Bu isyanın belki de en hissedilmediği, en softa, en ücra ve belki de en sessiz yerinde oturuyordu Samet. Bir Türk Bayrağı'yla aşağı inse bağırsa, bir ışığı söndürüp yaksa ya da kötü ruhları kovmak adına tava çalsa da nafile olacaktı. Denememişti ki Samet, nereden biliyordu?... Biliyordu içinden bir yerlerden. Herkes belki balkona çıkacaktı, garip garip bakacaklardı uzun uzun, belki biri ikisi küfredecekti ve sonra içeriye, sımsıcak yuvalarına geri döneceklerdi.
Samet bu günlerin şerefine yakışır bir şiir yazmalıydı, onun işi buydu, şiir yazmak. Bu şiiri yazacaktı yazmasına, bir de televizyon kanallarında yankılatacaktı üstelik. Uğraştı, didindi ve yazdı; şöyle yazmıştı Ahmet:
Savunmasız çıktılar yola birer birer
Korkusuzca savundular vatanı
Oldular onar onar, yüzer yüzer, biner biner
Sipersiz bir geceye göz açtılar
Açtırmadıkları gözlerin yaşları
Ve karanlıktı tek sığınakları.
Arkalarına bakmadan dümdüz gittiler
Kıyameti duyan herkes de ayaklandı.
Sevdiler teker teker, sövdüler, eğlendiler
Kanatsız bir kuşa yuva yaptılar
Direnişin kanıydı, bu yola akıttıkları.
Samet, sonsuz bir inançla ve kendisine sonsuz, uçsuz bucaksız bir güvenle şiirini böyle yazmıştı. Telefon açtı yine şiir yazan bir dostuna, şairin şaire dostluğu olmazdı ya:
Samet: Cem, ben Samet, dostum harika bir şiir yazdım, direnişi canlı gösteren bütün kanallara göndereceğim.
Cem: Ooh, muhteşem, ben de yazdım bir tane, Youtube'a koyacağım ben de.
Samet: Haydi be okusana şimdi.
Cem: Önce sen oku.
Samet: Tamam, peki: "Savunmasız çıktılar yola birer birer... Direnişin kanıydı bu yola akıttıkları."
Cem: Muazzam olmuş dostum, şimdi sen asıl benimkini dinle: "Vatanın dört bir yanından/ Doğuyor güneşler, ay - yıldızlı geceler/ Güzel şeyler olacak, gelecek güzel günler/ Yeni umutlar sağılıyor anavatanın memesinden. Bir milyon kahraman doğuyor her yerden/ istanbul'a ayak basılıyor ama bu sefer/ Bu Mevlana'nın torunları ne de güzel eyler/ Kapkara bulutlar dağılıyor anavatanın üzerinden."
Samet: Ahahahah, ulan Cem, ikimizin şiiri de beş kuruş etmez lan şöyle bir düşündüm de.
Cem: Hadi lan oradan, seninki kötü diye, benimki de öyle olmak zorunda mı?
Samet: Zorunda mıyım? Ahahah.
Cem: Parmaklıklar ardına düşmeden kapatalım şu telefonu. Ahahah!... Görüşürüz dostum.
Samet: Görüşürüz, Cem' im.
Samet de, Cem de direniş boyunca meydanlara gitmemişlerdi, korkutulmuşlardı korkan ailelerince, lakin içlerindeki ateşi şiirle, edebiyatla dışarı vurabiliyorlardı. Bu isyan en güzel isyandı onlara göre, en aktif direniş sanatla, şiir sanatıyla, şiir diliyle olmalıydı.
Bu iki umut kokulu yürek gibi yüz binlercesi, belki de milyonlarcası da evde pasif direnişini sürdürmekteydiler ve sürdüreceklerdir de. Kim bilir, bakarsınız canlarına bir gün öyle bir tak eder ki, kaybedecekleri hiçbir şey olmadığını düşünürler, onlar da sokaklara dökülür. işte o gün, dünya en güzel şenliği görsün de, özensin bizlere.