dindirmek istememesi asla değildir. ha, bu olayların devam etmesi üzerinden mağdur edebiyatı yaparak oylarını arttırma hedefinde olabilir, o ayrı.
ama şu an daha ne kadar sertleşilebilir ki? şu an polis, elinde olan tüm silahları kullanıyor zaten. biber gazları, coplar, tomalar, hatta plastik mermiler, söylentilere göre kimyasal karışmış sular; haricinde tekme tokat girişerek, yakapaça/baskınlarla gözaltına almalar, karakolda kim bilir daha ne dayaklar... ne kaldı? daha ne yapılabilir? gerçek mermi kullanmadılar henüz (ethem sarısülük cinayeti haricinde). bunu kullanmak da cesaret ister, o kadar kolay değildir. %100 haksız duruma düşmektir.
polis de bitti kardeşim. adamlar tükendi. günde 3 saat uykuyla duruyorlar. devamlı aksiyon, devamlı koşuşturma. makine değil ki adamlar. diyarbakır'dan, van'dan bile polis ve gereçlerinin takviyesi yapılıyor. tükendiler.
kısacası şimdilerde konu şiddetle çözümek isteniyorsa, polisin gerçek mermi kullanması ve askerin konuya müdahil olması (hükümet lehine) haricinde bir çözüm kalmadığı ayan beyan ortadadır. bunun da yapılması, dış ülkelerin konuya bizzat müdahil olması manasına gelir ki, bu uygulamanın devreye sokulması, saddam'ın kaçarken petrol kuyularını yakması, önüne geleni vurması gibi bir şeydir. daha doğrusu, "ben gidersem, herkes ölür" sloganıyla kanlı bir veda anlamına gelir. düşünülmesi bile ürkütücüdür. mevcut durumda hükümetin olayları dindirememesinin sebebi, çaresiz kalmasıdır.
amma ve lakin; polis ve asker bir anda halkın yanında saf tutarsa, işte o zaman mevzu çok ilginç bir hal almaya başlar. doğru mu samet?