medine'ye geldiğinde kendisine suikast düzenlemek isteyen ama başaramayan birine;
--spoiler--
korkma, ben kisra değilim, şah da değilim; kureyş'li kuru ekmek yiyen kadının oğluyum
--spoiler--
diyecek kadar alçak gönüllü; düşmanları karşısında her durumda davasına düşkün, nefsinin izzetinden çok davasının izzetini düşünen bir rasuldur.
fakat tüm islami öğelerde olduğu gibi yine yozlaştırıp muhammed'e indirilen mesajdan çok, onun nefsi, kılı tüyü üzerinden bir islami algı oluşturulmuştur. şuna emin olun şeyhinin yanında el pençe duran müridler gibi sahabeleri, yol arkadaşları yoktu onun. samimi dostluk, belli oranda kişisel hayranlık elbette vardı. ancak gerektiğinde muhammed'i eleştirmekten geri durmadıklarını -özellikle savaşlar döneminde- siyer'den bulabiliyoruz. peygamber'i eleştirmek? sizlere bunun ''kafirlik'' olduğunu öğretmişlerdir genelde. muhammed'i eleştirmek diyorum, tebliği değil.
daha da acı olan bir gerçek var ki, insanlar allah'ın muhammed'e indirdiği dini tamamıyla kendi dünyevi çıkarları uğruna kullandılar, açıkça söylemek gerekirse islam ümmeti daha ilk yıllarından başlamak üzere ifsada düştü. bu ifsad üzerinden kutsallar, azizler inşa etti insanlar. mesela ali üzerinde kurgulanan teolojiler... muhammed'in ölümünden en az 200 yıl sonra yine muhammed'in dilinden aktarılan tamamıyla sahtekarlık kokan rivayetler, yalanlar ve güç devşirmeye çalışan islam'ın pavlusları el birliği ile müslüman kitlenin arasını iyice açmış, insanları muhammed'in getirdiği samimi kardeşlik ruhundan uzaklaştırmıştır. tabi bunda arap olmayan unsurların da etkisi vardır. buradan da islamiyet bedevi arap dinidir önermesine geçmiyoruz. islam'ın yerle yeksan ettiği kadim medeniyetlerden bahsediyoruz, bu medeniyetlerin o dönemin ''popüler'' denebilecek akımı olan islamiyet üzerinden iktidar hesapları yapmalarından bahsediyoruz hem de islamiyet kisvesi altında. bu fazlaca uzun bir konu, yeri geldikçe değiniyorum yazılarımda.
hz. peygamber'i iyi tanımanızı öneririm. size anlatılanla, o dönemde yaşamış muhammed arasında ciddi farklılıklar var. çünkü kainatın kendisi için yaratıldığı masallarından o'nun da haberi yoktu. kendinize bir soru sorun, hangi muhammed?
edit: kaynaklar arasında siyer-i nebi ve islam tarihi konusunda çalışmış tüm kişiler referans alınabilir. en bilindikleri ve en eskileri ise türkçe metni bulunmayan, peygamber döneminde yaşamış olan Suleym bin Kays el Hilali'nin ''Kitabu Suleym'' adlı eseridir. birden fazla kez şerhi yazılmış ve çoğunlukla güvenilir olmadığı söylense de, al makdisi, cahız gibi arap tarihçilerinin de referansı ile ana kaynaklardan biridir. en güvenilir ve en erken siyer kaynağı ise el-Vakidi ve ibn-i Şihab ez-Zühridir. bunlar ilk dönem siyer tarihçileridir. bundan hariç belazuri, taberi gibi klasik tarihçilerin eserleri, islam tarihini, peygamberi ve kişiliğini, toplumunun ''muhammed algısını'' kavrayabilmemiz açısından önemlidir. çünkü yararlandığım kaynaklar hususunda uyaran arkadaşa da belirttiğim gibi siyer-i nebi daha çok hadis ve rivayet kültürü üzerinden topluma aktarılmıştır, siyasi sosyal perspektif, toplum psikolojisi nazara alınmadan kürsülerden anlatılır olmuştur. bunun sonucunda ise çarpık peygamber algısı; ayrıca modern dönem çalışmaları için mustafa islamoğlu hocanın üç muhammed adlı eseri en geniş kaynak imkanı ile okuyucunun bu ihtiyacını gidermiştir, iç muhammed adlı kitabı hakkındaki değerlendirmem;
(bkz: üç muhammed/#21217091)