--spoiler--
Kastamonuda bir gün istirahat etmişler ve ertesi günü kendilerine katılan Mustafa Necati Bey ve arkadaşları ile yola çıktılar. Enver Behnan bu yolculuk sırasında kurul ile kaynaşmış ve daha rahat konuşmaya başlamışlardı. Yolculuk sırasında Enver Behnanın dikkatini elçilik kurulunun yanlarından hiç ayırmadığı denkler çekmişti. Bunlar, son derece değerli, deri astragan parçalarıydı ve hepsi de kalpaklıktı. Türk ordusuna hediye olarak da Buhara gibi uzak bir yoldan getirmişlerdi. Türk Orduları Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşanın kendisine armağan edilecek olan astragan boz; ismet Paşaya verilecek olan ise siyahtı. Fevzi Paşa ve diğer komutanlar içinde ayrı ayrı astragan deriler getirilmişti. Armağanlar arasında değerli halılar da vardı ve bunlar da Mustafa Kemal Paşa ve ileri gelen devlet erkanına hediye edilmek üzere Ankaraya götürülüyordu. Enver Behnanın dikkatini bu sayılan armağanlardan ayrı sayılan dört parçadan oluşan armağanlar çekmişti. Bunlardan bir tanesi Kuran-ı Kerimdi. Diğerleri de Buhara kılıç ustaları tarafından yapılmış üç ayrı kılıçtı. Enver Behnan kılıçları görme olanağı bulmuştu. Son derece göz alıcı olan kılıçların özellikle birinde son derece değerli taşlar bulunmaktaydı. Kurul Kuran-ı Kerimin Timura ait olduğunu belirtiyordu o tarihlerde Enver Paşa Buhara Cumhuriyetinde idi ve henüz öldürülmemiştir ve kılıçları bizzat o seçmiştir. Tüneyden hareket eden kurul günlerce yol aldıktan sonra Ankaraya ulaştı.
Çok uzak diyarlardan gelen konuklar, Samanpazarında Hürriyet Otelinde ilgiyle karşılandılar. Ertesi gün, Gazi Mustafa Kemal Paşaya heyetin geldiği haber verildi. Heyet de Gazi Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek istiyordu. Gazi Paşa heyetin isteğini kabul etti ve Buharadan gelen konukları, Çankayadaki bağ evine davet etti.
Tarih 7 Ocak 1922yi gösteriyordu. Recep ve Naziri Beyler yanlarında getirdikleri bavullarını açtılar. Bavuldan çıkardıkları renkli Buhara hırkalarını giydiler, başlarına da Buhara takkelerini geçirdiler bu şekilde faytona binerek Çankaya Köşküne doğru hareket ettiler.
Gazi Paşa, heyeti büyük bir konukseverlikle kabul karşıladı. Karşılıklı iyi düşünceler ve niyetler dile getirildi. Türk Ulusunun verdiği büyük savaş, Recep Bey tarafından Buhara halkı adına sözlü olarak kutlandı ve kutsandı. Bu arada Recep Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşaya üç kılıç ve birde Kuran-ı Kerim armağan etti. Ayrıca karakulu dedikleri kalpaklık astragan deriler de armağan olarak sunuldu. Kurul yanında birde mektup getirmişti ve bu mektup Turan ülküsü uğruna Buharada dolaşan ve kılıçları Buhara hazinesinden seçen, iki üç yıl öncesine kadar da Osmanlı Harbiye Nazırı olan Enver Paşaya aitti. Recep Bey, yanında özenerek taşıdığı bu mektubu Gazi Mustafa Kemal Paşaya sundu. Enver Paşa mektubunda, Mustafa Kemal Paşayı ulusal kahraman, büyük kumandan olarak niteliyor ve Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri diye hitap ediyordu: Yüksek huzurlarınıza takdim edilecek naçiz hediyelerle kılıçları seçmek şerefini kardeş Buhara Cumhuriyeti bana havale etti. Bundan dolayı, tarifi imkansız büyük bir fahr-u gurur duyuyorum.
Bu hediyeler maddi değerleriyle değil, tinsel ve simgesel yönüyle çok daha önemliydi. Kılıçlar zaferi, Kuran-ı Kerim de kutsal dayanışmayı gösteriyordu. Recep Bey kılıçların zaferi sağlayacak olan Türk ordusuna armağanı olduğunu belirtiyordu. Kılıçların en şatafatlısı, göz kamaştırıcı ve değerli olanının çok özel bir yeri vardı. Türk ordusu ve bütün islam alemi için varılacak bir ülkü olan izmiri fethedene yani Buharadan gelen Recep Beyin kullandığı deyimle izmir Fatihi ne armağan olarak verilecekti.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Kuran-ı Kerimi ve kılıçları kabul ettikten sonra, kurulun önünde son derece titizlikle seçilmiş sözcüklerden oluşan bir konuşma yaptı. Bu konuşma o dönemde Ankara Hükümetinin yarı resmi yayın organı olan Hakimiyet-i Milliye gazetesinde birebir yer aldı. Konuşmanın bir kısmı ise şöyle idi; Her ulusun kendi yazgısını kendisinin belirleyeceği hakkını, yalnız kuramda değil, eylemde de tanıyan Rusya Devriminin bir parçası olan bağımsız Buhara Şuraları temsilcilerini Türkiye Büyük Millet Meclisinin başkanı sıfatıyla hükümetinize teşekkür ederim Paşa Recep Beye hitap ederken devam ediyordu: Bu emanetleri elinizden alırken, kalbim heyecan ile dolu. Halkımız ve ordumuz, uzaklardaki kardeşlerimizden gelen teşciat ve tebrigat nişanelerinden şüphesiz çok mütehassis ve mesrur olacaklardır. Dindaş ve karındaş Buhara halkının arzusunu yerine getirerek, bu Kitab-ı Mükaddesi millete, seyf-i muazzezi de izmir fatihine teslim edeceğim. Allahın inayeti ile inönü ve Sakarya muzafferiyetlerini kazanan milli ordumuz, inşallah pek yakında bu kılıcı da kazanmış olacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Üçüncü Kılıça özel bir anlam ve Türk Ulusunun amaç ve özlemlerine uygun bir işlev yükleyerek Türk ordusuna armağan edilen bu jestten çok mutlu olmuştu. Kılıç izmire giren ilk zabitin kişiliğinde verilmiş sayılacaktı. Yani Türk ordusu bu başarıyı gösterecekti ve buna olan inançları tamdı. Bütün bir ulus buna inanmıştı. Üçüncü Kılıç bir anda sömürgeciliğe karşı havalanan efsanevi bir değer almıştı. Gazi Mustafa Kemal Paşa da bu hediyenin tarihsel anlamının ne derin olduğunun farkında idi. Bu farkındalığını nezaket cümleleriyle muhatabına iletti. Ardından Buhara Cumhuriyetinin bu anlamlı jestini, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmayla, Türk Ulusuna duyurdu.
Bu anlamlı hediyeler Türk Ulusunun maneviyatında derin etkiler yarattı. Türk ordusunu ve milletvekillerini motive etti. Gazetelerde yer alan haberleri okuyanlar, olan bitene gözleriyle tanıklık edenler, yürüdükleri yolda onca sıkıntının ardından özel bir yere geldiklerine inanıyorlardı. Üçüncü Kılıç artık izmirin Kurtuluşu ile özdeşleşmiş gibiydi. istanbulda yayınlanan ikdam Gazetesi, Buharadan gelen Üçüncü Kılıç için; Buharanın izmiri işgalden kurtaracak kahramana hediyesidir. diyordu. Üçüncü Kılıç bir anda toplumun yaşantısında mitolojik bir değer kazanmış gibiydi.
--spoiler--