selanik

entry172 galeri video1
    87.
  1. misak-ı milli sınırlarına alınmayan, osmanlının en büyük ikinci büyük şehri.
    mustafa kemal 10. yıl nutkunda: "keşke selanik'i de misak-ı milli sınırları içine alabilseydik." demiştir. paşayı kimin engellediği merak konusu.

    selanik 1430 yılında 2. murad tarafından osmanlı topraklarına katılmış olup 1912'de balkan savaşları sırasında arnavut tahsin paşa tarafından yunana teslim edilmiştir. tam 25.000 kişilik osmanlı askeri tahsin paşanın emriyle direniş göstermemiştir.

    nihal atsız neden türkçü. oğluna yazdığı mektupta neden türke düşman milletleri saymış ve bunların arasında arnavutları da göstermiştir, düşünmek lazım. atsız bir makalesinde:
    "edirne 8.000 askerle direndi çünkü başında türk şükrü paşa vardı.
    selanik 25.000 askerle teslim oldu çünkü başında arnavut tahsin paşa vardı." diye yazmıştır. gel de atsız'a hak verme. (mekanın uçmağ olsun.)

    geçen perşembe selanik'e inerken aklımda bunlar vardı. uçağın tekeri piste değdiğinde -benim için selanik misak-ı milli sınırlarındadır.- alkışladım. (alkışı pilot için değil vatan toprağına ulaştığım için yaparım.)
    havalimanından şehre 78 numaralı belediye tipi otobüsle geçtim ve bilet bedeli 80 kuruş. araç şehirlerarası otobüs terminaline kadar gidiyor ama ben aristoteles meydanında indim.

    yunanlar frappe denilen buzlu kahveyi bizim çay içtiğimiz sıklıkta içiyor. gerçekten lezzetli buldum, bizde neden yok diye de hayıflandım doğrusu. balık pazarı bizdeki balık pazarları gibi, bağrış çağrışların tek farkı yunanca olması. simitçiler var, börekçiler var, güvercinlere ekmek bölen teyzeleri, banklarda oturan emekli amcaları var selanik'in. kiosk denilen büfeler çok yaygın.

    ben esperia adlı bir otelde kaldım geceliği 40 avro. odalar şehir manzaralı ve balkonlu. şehri görmek isteyen romantik çiftler bir kenara not etsin burayı. banyosu biraz küçük onun dışında gayet aydınlık ve temiz bir odaydı. otel merkezi bir noktada ve tam karşısında bir de müze gibi bir yapı var.

    beyaz kule şehrin simge yapısı. osmanlı zamanından kalan belki de tek eser. deniz kıyısında yer alıyor ve gösterişli. şehirde gözüme çarpan başka osmanlı eseri olmadı, kiliseye ve papaza rastladım doğal olarak.
    ladadika şehrin yemek ve eğlence mekanı. taverna dedikleri yemek ve müzik olayları var. 1901 adlı bir yere girip iki tek uzo attım tek başıma. müziklerden de yunancayı çıkar yerine türkçeyi koy her şey aynı. melodiler çok tanıdık geldi kulağıma.

    şehirde yunan alfabesi dışında yazılmış dükkan tabelası uluslararası şirketler dışında yoktu. bu durum işimi zorlaştırdı ama bir türk milliyetçisi olarak takdir ettim yunanları. hiç türke-türk işletmesine rastlamadım mesela, yunanca konuşma konusunda katı bir kuralları olduğu aşikar.

    bana öyle geldi ki bu adamlarla tek farkımız dil ve din. gerisi yalan. avrupanın tek dişli canavarları 1800'lerden (1821-yunan krallığı kuruldu.) bugünlere kadar izledikleri ve izlettikleri politikalarla çok yakın ve belki akraba olan bu iki toplumu birbirine düşman etmişler.

    selanik çok güzel; selanik nazlı gelin, selanik istanbul'un kızı-izmir'in kız kardeşi.
    her milletin bir ideali var, bizimkisi "yurtta sulh cihanda sulh". yemişim sulhunu, hani lan selanik nerede?

    bu arada mustafa'nın doğduğu evi de gördüm ve hiç bir şey hissetmedim. hissetmem mi gerekiyor, selanik nerde paşaaa?

    kendime not: duygusala bağladın ya la, blog mu olm burası. burası koskoca ulu sözlük, haddini bil.
    0 ...