MEHDi VE DECCAL SAVAŞI ARTIK BAŞLADI, BUGÜNDEN SONRA TÜRKiYE iKi KAMPA BÖLÜNECEK, BiRi MEHDi YANDAŞLARI DiĞER iSE DECCAL OLAN BASKICI REJiMiN YANDAŞLARI OLACAK..
Bir bardak içki içene Alkolik, ülkenin kurucularına "iki ayyaş", demokratik hak arayanlara "Çapulcu" diyen Recep Tayyip Erdoğan'ın devrim pastarları Atatürk havaalanında karşılama yaptı.
Atılan sloganlara baktığınızda bu ülkenin AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'la asla bir daha eski huzurunu ve mutluluğunu bulamayacağını oldukça net görüyorsunuz.
Sloganlar şöyle;
"Azınlık şaşırma sabrımızı taşırma", "Recep Tayyibin askerleriyiz", "Bir işaretin yeter", "Mücahitler burada çapulcular nerede", "Yol ver gidelim, Taksimi ezelim".
Aslında Osmanlı imparatorluğunun salam dilimi gibi parça parça bölünmesinden sonra emperyalistlerin işgal girişimine karşı çıkan ve direnen bir avuç "Kuvayı Milliye" denen yiğit, vatansever ve gözüpek insan vardı. Halkın yine ekseri çoğunluğu Yunan askerini, "Padişahımızın askerleri" diye karşılamış, ingiliz askerine "Müslümanların dünyadaki en büyük koruyucusu" demiş, Mustafa Kemal Atatürk için "Başıbozuk ve halife düşmanı", Kuvayı Milliye için "Çapulcu sürüsü" demişti.
Bunu diyenlerin yüzde 90'ı kendisini o dönemin muhafazakarları olarak niteleyebileceğiniz "Şeriatçı dindar" ve kendi tabirleriyle "Muhammedi"'ydi.
Nitekim düşman Polatlı'ya gelinceye kadar ; muhafazakar ve Müslümanlığa sıkı sıkıya bağlı halkın Kuvayı Milliyeye hiçbir biçimde destek vermemesi de bunun başka bir örneğidir.
Ne zaman ki Afyon, Kütahya, Uşak'ta Müslüman halk camilere doldurulup toplu olarak yakıldı, ne zaman ki buradaki Müslüman çoğunluğun karısına ve kızına Yunan askerleri tecavüz etmeye başladı o zaman millet "kerhen" de olsa Kuvayı Milliyeye destek verdi ama hesabından vazgeçmeyerek kinini ve nefretini saklı tutmayı sonraya bıraktı.
Yine o dönemin medyasında baş üstünde tutulan "Ali Kemal"'ler ve halkın çok yaşa dediği isimler ise "Damat Ferit"'lerdi.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları önce kendilerine "Kafir" diyen bu Müslüman çoğunluğun ırzını ve namusunu düşmanın elinden kurtardı. Ardından ülkeyi kurtardı.
Ve bu köhne imparatorluk artığı, kültürü, kimliği, sosyolojisi belli olmayan topluluğa elleriyle modern ve çağdaş bir Türkiye hediye etti.
Avrupada katolikler ve protestanlar yüzyıl boyunca savaştı onbinlerce insan öldü ve halk gerçeği görüp "Aydınlanma devri ve Rönesansı" yaşadı.
Ancak Mustafa Kemal Atatürk; hem de çok da fazla kan dökülmeden, hem de yüzyıllar boyunca sürebilecek özgürlük ve demokrasi mücadelesi verilmeden genç ve pırıl pırıl bir cumhuriyeti, bunun için alın teri dökmeyen, bedel ödemeyen ve hatta elinin tersiyle iten "Muhafazakar ve Muhammedi" çoğunluğa hediye etti.
Kurtuluş savaşı biter bitmez Atatürk'ü yok etmek için bütün tarikatlar, cemaatler, mollalar, softalar ve din adamları fırsat kollamaya başladı.
Atatürk'ün inadı ve bitmek tükenmek bilmeyen yurt sevgisi bütün bunların üstesinden geldi ama Osmanlıdaki tekke, zaviye ve medrese artıkları için hesap kapanmamıştı. Önce Adnan Menderes sonra Süleyman Demirel, Kenan Evren, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan. Tüyü diken ise Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Demokrasi ve özgürlükler için bir damla kanını döküp bedel ödemeyen bu halkın çoğunluğunu oluşturan muhafazakar kesim, her zaman için Cumhuriyete ve onu kuranlara karşı kinini saklı tuttu.
Genç Cumhuriyeti kuranlar da bu arada boş durmadı. Kendi kuşaklarını yetiştirdi, onları modern, çağdaş ve ilerici batı toplumlarına dönük biçimde eğitti.
Bugüne geldiğimizde artık bu ülkenin geçmişten gelen ve bir elmanın kesilmiş iki yarısı gibi ayrı tarafa düşen bu iki uzlaşmaz toplumun artık hesaplaşma günü.
Bu hesaplaşma ne yazık ki sanıldığından daha yakın ve sanıldığından daha acı bir biçimde gerçekleşebilir.
Recep Tayyip Erdoğan'ın başından beri toplumu germesinin ve sürekli biçimde kendisi gibi inanmayan ve düşünmeyen insanları ötekileştirmesinin tek ve gerçek nedeni geçmişten bugüne taşıdığı, saklı tuttuğu kin ve nefretinin gereği olarak artık hesaplaşma arzusudur.
Kimse Erdoğan'dan yumuşama beklemesin, kimse Erdoğan'dan uzlaşma beklemesin. Çünkü onun amacı gerginlik, çatışma ve sonu islami bir yönetime kadar gidecek büyük bir mücadele.
Beline bomba sarıp kendisini havaya uçuran bir marjinalliğin atmosferinden ve o iklimin kenarından geçmiştir Erdoğan.
Kimse kimseyi kandırmasın, aldatmasın!
Türkiye'nin karanlık yüzü ile aydınlık yüzü mutlaka ama mutlaka hesaplaşacaktır
Recep Tayyip Erdoğan'ın hocası Erbakan'ın dediği gibi soru sadece şu;
"Bu hesaplaşma kanlı mı olacak kansız mı olacak acı mı olacak tatlı mı olacak"
Türkiye'nin bugünlerde yanıtını aradığı soru ne yazık ki bu..