kim -ya da neydi- ilk soruyu soran, bilmiyorum. ne zaman soruldugunu bilmiyorum. karşılık verdiğimi bile anımsamıyorum. ama bir yerde bir vakitte 'evet' dedim birisine -ya da bir seye- ve o saaten baslıyarak varoluşun bir anlam taşıdığından ve de hayatımın kendi kendine boyun eğmekle …bir amaç kazandığından kuşkusuzdum…
o andan sonra 'geriye bakmak' ne demek , 'yarını düsünmemek' nedemekmis öğrendim. hayatın dolasık yollarından geçerek öyle bir yere öyle bir ana geldim ki, yolun aslında felaket olan bir zafer ve aslında zafer olan bir felakate götürdüğünü, canının adama bedelinin sitem olduğunu, insan için mümkün olan tek yüceliğin aşağılanma çukurunun en dibinde olduğunu kavradım.