idealistliğe inanarak başlanan yüksek lisans üzerine, ümidini kaybetmeden akademik düzende yerini almayı umut ederken çılgınlar gibi laboratuvarda çalışılırken. Sabah sekizde kalkması zor gelen o idealistin sabah altıda kalkmaya başlaması, motivasyonun zirvesine vurması ile ne tatil ne izin demeden çalışmalarına devam ederken. Bir şekilde bir yerlerden yüksek miktarda burs almaya başlaması ile motivasyonun artık Everest seviyesine tırmanması ve ekonomik özgülüğünü eline alması sonucu artık her şey daha güzel olacak düşünceleri geçerken. Akademik düzenin aslında yalanın dolanın üzerine olduğunu, aldığın bursun bir şerefsiz memurun onayına bırakılıp aldığın burstan 1 gram hayır görememen, hayatın boyunca şuan aldığın paradan daha az paralarla huzur içinde yaşamana rağmen burs almaya başlayınca o memurun pisliği yüzünden yeri gelince elektriğinin kesilmesi, kredi kartına borç ödeyemediğin için limitin eksi bakiyelere vurması gibi durumlara düşmen.
Üniversiteni temsil etmek amaçlı gittiğin bir kongrede yine o memur yüzünden cebinde 1 lira ile hiç tanımadığın bir şehre gitmek zorunda kalman, bırak yemek yiyecek parayı tuvalete gidecek paran dahi olmaması gibi iç burkan durumlara düşmen. Bütün bunları yaşarken birde bu yalan dolana sarılmış akademik düzenin köpeği olmaya zorlanman, bilim değil, bilim dışındaki her şeyin daha değerli olduğu bir düzene oturmuş bu sistemde, artık o idealistten eser kalmaması. akademik kadro kriterlerin artık utanılmasa dış görünümünü tarif edecek seviyeye düşmüş olması da artık bu işin tuzu biberi haline gelmesi.
Hayat ideallerini kaybedince gerçekten çekilmez oluyor dedirtecek detaylarla doluymuş.