konuları itibarı ile mesleki ya da teknik temelli öykülerin okuyucuları tarafından tam olarak algılanmaları, o konu üzerinde belli bir bilgi donanımı veya fiili tecrübe gerektirir. bunlardan yoksun okuyucular içinse detayların doğru değerlendirilmesi ve konunun ya da olayların tam olarak anlaşılabilmeleri oldukça zordur. bu nedenle de bu tip öyküler, çoğu kez konuyla ilgili belli bir kitleye hitap ederler.
borudan geçen hayaller adlı öykü de bu kategoriye girmektedir. yapılan teknik değerlendirmeler ve görünüşte zekice olan fikirlerin gerçekten öyle olup-olmadıkları, borsa koşullarında çok basit ve kahramanın teorisini kökten çürütecek bazı unsurların öykü içerisinde gözardı edilip-edilmediği, bu bilgi birikimi ya da tecrübeden yoksun okuyucular tarafından tam anlamıyla değerlendirilip analiz edilemezler. yazarın, öykü içerisinde kurguladığı diyaloglarda, karşılıklı sağlamalar ve pekiştirme gayretleri hemen göze çarpmakla birlikte bunların, konunun okuyucular tarafından tam olarak anlaşılmasına yetip-yetmediği kuşkusunu her zaman taşıması gerekir.
konunun tekniğine boğulmadan, hatta onu tümüyle bir kenara bırakarak öykünün özüne indiğinizde ise çok başarılı mesajlar barındırdığını gözlüyorsunuz.
"... hayalet, bir misafirin geldiğini fark etti. zaman alsa da insanların yaşam stillerine alışması gerekiyordu. ulvi bir amacı vardı. insan olabilmek için tüm şartlarını zorlamak, öğrenebileceği ve gizli de olsa bulabileceğini ümit ettiği bilgilere ulaşmak, çok kısa da olsa bir insanla iletişime geçip onlar gibi hissetmek için kendi diyarını bırakıp buraları gelmiş ve hiç tanımadığı bu adamın evine yerleşmişti. adam onu göremiyor, hissedemiyor ve hiç bir şekilde fark edemiyordu. hayalet de ise tüm bunlar tam tersineydi. sanki elini uzatsa adama dokunacak, ''hop birader'' diye kapı eşiğinden seslense, kendisine baktırabilecekti. iki kirişin arasına asılmış ince uzun boy aynasının karşısına geçti. bir silüet görememek üzdü ve hırslandırdı..."
yukarıdaki alıntı metin; insanı, insan olma halini yüceltici söylemlerle dolu. üstelik, öyküdeki anlatıma bakıldığında hayaletin, insan olabilme şartlarını öğrenmek için seçtiği öykü kahramanının; parasız-pulsuz, geçim sıkıntısı içerisinde kıvranan ve refaha kavuşmak için türlü yollar arayan, cin fikirli bir insan olduğunu da anlıyorsunuz.
hayaletin özellikle,
"...iki kirişin arasına asılmış ince uzun boy aynasının karşısına geçti. bir silüet görememek üzdü ve hırslandırdı..." ifadesi, hayaletin, bir insan olarak görünebilme isteğini, dahası özlemini ne derece güzel yansıtmış. düşünün bir kez! "bir insanın sadece 'boru otu' içtiğinde fark edebildiği ve o vakit de 'halüsinasyon' gördüğünü zannettiği bir hayalet olmak!" alçaltıcı bir durum olsa gerek.
hipnozcu, okuyucuya ulaştırmak istediği önemli mesajları öykünün derinlerine gömmüş. bu, öykü yazımında pek de sık rastlanan bir uygulama tekniği değildir zira çoğu okuyucu, bu zor işi gerçekleştirecek azim ve sabra sahip olmaz. dolayısı ile yazarların, bir anafikir olarak okuyucularına sunmak istedikleri mesajları, okuyucu tarafından daha kolay bulunup algılanabilecek yerlere gizlemeleri ve onların, her buldukları mesajı bir ödül olarak değerlendirerek öykülerine daha yüksek motivasyonla bağlanmalarını sağlamaları beklenir.
borudan geçen hayaller gerek konusu ve gerekse yapısı itibarı ile görmeye alıştığımız türden farklı, ilginç bir öykü.