seçim adı altında senaryosu mükemmel hazırlanmış bir parodi izledik. türkiye düşmanı bütün güçlerin desteklediği, barzaniden, papadapulosA, ermenilerden, ab, abd'ye kadar bütün düşmanlarımızın memnun olduğu akp hükümeti türk(!) seçmeninin yüzde 46'sının oyunu alarak saltanatını 5 yıl daha sürdürme hakkı kazandı. tabii bu olayda asıl ibret vesikası olan, bu ülkenin kurucu iradesini yansıtan, milliyetçi, kemalist, vatansever kitlenin artık türk yurdunda irice bir azınlığa düşmesi durumudur. 5 yıllık iktidarı boyunca içeride ve dışarıda türkiye'nin çıkarı lehine hiçbir işi olmayan amerikan destekli iktidarın üstelik oyunu arttırak iktidara gelmesi, gene ancak amerikan filmlerinde rastlanabilecek komplo teorilerine dayalı bir senaryonun ürünü olabilir. binaenaleyh böyle bir neticenin, bizleri* büyük bir hayal kırıklığına ve içsel tepkilere yönelttiği reddedilemez bir gerçek olsa da, asıl direnişin bundan sonra başlayacağını ve abd, ab maşalarının bir gün bu topraklardan gitmemek üzere sürülmesi gerektiğine olan inancımızı daha da perçinlemiş olması açısından yararlı olduğunuda düşünebiliriz.
elbette bu sonuç türk halkının demokrasiyi nasıl yönettiğini görmemiz açısındanda tıpkı daha önceki seçimler gibi önemli bir referans olmuştur. iplik kaçakçılığından aranan kişileri bakan olarak mecliste görmekten tutunda, ''jet'' hızıyla dolandırıcılık yapmakla ünlü soytarıların elini kolunu sallayarak o yüce meclis-i ali'ye girdiğini gördü bu topraklar. ve ayrıca bu ülkenin tek ve ana dili olan türkçe den başka dillerle şeref yemini ederek gene o yüce meclis kürsüsünden, propaganda yapma kaygısı güden şarlatanlarıda tanıdık. peki bu işler nasıl olacak? sözde demokrasi altında ülkenin temel değerlerinin dibine dinamit koyanlarla, kendi maddi veya manevi çıkarları doğrultusunda bunlara destek veren;
1) cahil, gelir seviyesi düşük, ülke ve dünya gündeminden bihaber ve dinsel temalı bir siyasete yatkın kesimlerle,
2) para babası, çıkarları, emperyalizmin ve onun işbirlikçilerinin politikalarıyla eş uyumlu giden, ulusal olan herşeyin karşısındaki, ab-abd mandacısı, liberalizm adı altında bu ülkenin stratejik kuruluşlarının teker teke satılmasına, tıpkı kurtuluş savaşı dönemindeki gibi devletimiz elinde hiçbir iktisadi kıymetin kalmamasına tepki vermeyenlerin ve bu ''yağma hasanın böreği'' düzeninden kendi payına düşeni fazlasıyla alanların kararlarına kendi geleceğimizi mi bağlayacağız.
düzelttiği(!) ekonomiden fayda sağlayanların, borsada işlem yapan 3500 kişi ile-onunda yüzde 75 i yabancı- sayısını 4 veya 5 ten, 26-27'ye çıkardığı dolar milyarderleri olduğunu söylemeyecek miyiz? üniversite yıllarında simit sattığını söyleyen erdoğan, kendi yönettiği ülkede de insanlara yiyecek olarak simiti layık gördüğünü yaptığı abuk asgari ücret hesaplarıyla belli etmemiş midir? kendi oğluna uluslararası kapitalist kurumlarda oldukça ''yağlı'' işler ayarlayan başbakan, bir türk babasına ''senin oğlun da işsiz kalsın'' dememiş midir? türk siyasetinde vatandaşa ''ulan'' diye hitap eden ilk başbakan unvanını kazanan insan, acaba şehit annesine, ''ben bunları mı dinleyeceğim'', şehide ''alınan kelleler'', askere ''yan gelip yatma'' dediği için mi oylarını dahada yükselterek kazanmıştır. peki bütün bu olanlar gerçek olduğuna göre dünyadaki bütün insanlar bu işe mantıklı baksa bile, ''kral çıplak'' diyebilecek bir tane küçük çocuk dahi yok mudur? bulunur elbet...
''dindar cumhurbaşkanı seçeceğiz'' safsatalarıyla türkiye cumhuriyeti tarihindeki 10 cumhurbaşkanı'nı dinsiz, kafir, münafık gibi gösteren zihniyet, acaba çok dindar olduğu için mi istanbul piyalepaşa daki kuran kursunu yıktırmıştır? içinden çıktığı cemaatin, kendisini, ''amerikalıların güdümüne girmekle'' suçlaması üzerine bir kuran kursunu yıktıracak gücü nerden bulmuştur sn. erdoğan? ya da ırak ı işgal eden amerikan askerlerinin bir tekinin bile, ''vatanlarına tabut içinde dönmemesi için dua ediyorum'' açıklamasını içerisinden çıktığı siyasal islamcı hareketin neresine oturtmak gerekir? sn. erdoğan ve onun yandaşları bilmez midir ki, ırak ta ölen her amerikan askeri, öncelikli olarak islam coğrafyasındaki ülkelerin, ezilen milletlerin, sömürülenlerin özgürlüklerine bir adım daha yaklaşmaları demektir? eşinin başındaki örtüyü kullanarak siyasi rant elde edenler, aynı zamanda amerika nın yazdığı ve 25 islam ülkesinin sınırlarıyla oynamaya yönelik bir emperyalist plan olan büyük ortadoğu projesi nin eşbaşkanlığına soyunmamış mıdır? yıllarca güttükleri siyasetle bu ülkeyi biz ve dinsizler olarak ikiye ayıranlar, üzerinde 5 vakit ezan seslerinin olduğu, atalarımızdan yadigar kalan, kanla sulanmış bu toprakları ''dar ül harp''(islama göre; müslüman yönetiminde olmayan, fethedilmesi gereken ülke) ilan edenler şimdi ne yüzle o yüce insanın adını ağzına alıp ''biz mustafa kemal'in kurduğu cumhuriyet in bir numaralı savunucularıyız'' diye konuşabilmektedir. islam ı insanların seccadelerinden alıp, siyasete alet etti bunlar. çünkü yıllarca gavurlar(!) yönetti bu ülkeyi. şimdi söz müslümanlarındı(?). dini öyle bir yere getirdiler ki bazı provakatörler çıkıp ''müslüman halkın bizzat askere karşı'' bu adamlara oy verdiğini söylediler. çocuklarını, -üstelik böyle bir terör ortamında- güle oynaya asker gönderen tek millet olma özelliğine sahip olan bu topluluk yoksa gerçekten de asker düşmanı mı? bu sorunun cevabını öğrenmek için beklemekten başka çaremiz yok.
ben emperyalistlerin türkiye üzerinde çevirdiği dolapların sandığımızdan çok daha fazla olduğuna inanırım. okumayan, okusada okuduğunu anlamayan bir millet olduğumuzdan yabancıların manipülasyonlarına kanma olasılığımız çok yüksektir. uluslararası bağlantıları olduğu çok açık olan bir siyasi cinayet sonrası 500.000 türk(!)ü ''hepimiz ermeniyiz'' diye bağırttı emperyalizm. kendi kimliğine, yurduna, milletine küfretme özgürlüğü tanındı birilerine. ve ayrıca gene emperyalistlerin destekleri neticesinde ayrılıkçı-ırkçı terör binlerce insanın canını aldı. güttüğü politikaları yabancıları kızdırmamak-üzmemek esasına dayandıran bir siyasi iktidarın, halkın yarısının desteğini almasını sağlamakta bu türden bir manipülasyon sanırım. unutmadan; baş danışmanının, amerikalılara, ''deliğe süpürüp, üstüne sifonu çekmek'' yerine, kullanılmasını tavsiye ettiği bir adam, türk halkının yüzde 99 ununda tercihi olsa benim değildir, bana göre yüzde 99 da yanlış yoldadır ve tarih önünde hesap verecektir.