ah be sözlük
sanırım tükenmişliğin içerisindeyim.
boyumu aşan dertlerin arasında boğuluyorum. hiç bu kadar yorulmamıştım.
final haftasına da girdik.
insanları tanıyamıyorum. ev arkadaşlarım değişim evresini çoktan geçirirdiler. kız kardeşim çok rahatız
akdeniz anemisi tehşisini koymak üzereler. keza annemde..
çocukluktan kalan tek bir arkadaşım var.
ilk gözyaşlarımı omuzunda döktüğüm
ilk aşkımı bilen
çocukluk çağımın en güzel zamanlarını tattığım kişi.
bu ayın on beşinde düğünü var. enişte beyle tanışmıştım daha önceden nişanında da yanındaydım.
ben üniversiteye başlayınca uzaklaştı benden.
ben ne kadar arayıp sorsamda onu yabancılaşıverdi bana.
sonra yaşam şartları ne kadar uzaga atmış olsada hakikaten iki yabancı gibi olduk birbirmize.
biliyor musun beni arayıp düğününe davet etmedi.
bende enişte beyi aradım.
kübra beni neden davet etmedi diye yönelttim sorumuu
işim var dedi döneceğim sana sonra dedi
bekledim dönmedi.
ev arkadaşlarımdan yediğim kazık burdan istanbula yol olur.
kutu gibi odamda öle saatlerce oturdum
düşündüm.
kızkardeşimi..
annemi..
sonra dedim ki kimim var benim bu hayatta
bu sorunun cevabını bulabilmek için sabaha kadar düşündüm.
sabaha kadar ağladım be sözlük.
bir insan kimim var benim diye düşünür mü?
telefon rehberimi karıştırdım olur ya belki rastlarım diye.
tek cevap annemdi sabah 7 di uyuyakalmışık yarımyamak üşümüş olarak
yağmur yağıyordu gözlerimi açtığımda sesine uyandım zaten.
şimdi değer verdiğim biri samimiyetsiz ithamında bulundu bana.
hakikaten kimsem yokmuş benim..
ben hiç gösterememişim benliğimi..